18 Eylül 2013 Çarşamba

KADIN VE ERKEK Allahu Teâla şöyle buyurdu: "Ey insanlar biz, sizi bir erkek v

KADIN VE ERKEK Allahu Teâla şöyle buyurdu: "Ey insanlar biz, sizi bir erkek v
KADIN VE ERKEK


Allahu Teâla şöyle buyurdu:
"Ey insanlar biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Tanışasınız diye sizi kabile ve halklara ayırdık."
"Ey insan! Kerim olan Rabbinden seni saptıran nedir?"
"Kahrolası insan ne kadar nankördür. Onu, Allah neden yarattı? Onu bir meniden yarattı ve takdir etti."
Böylece Allah (c.c.), insana birtakım tekliflerle hitab etmiş, insanı teklif ve hitaba mazhar kılmıştır. Şeriatları da insan için indirmiş olup, insanı tekrar diriltecek, insanı muhasebe edecek, cennete ve cehenneme koyacaktır. Bunun için Allah, kadın ve erkek ayrımı yapmadan insanı tekliflere mazhar kılmıştır.
Allah (c.c.) insanı, hayvandan farklı muayyen bir fıtrat içerisinde kadın ve erkek olarak yaratmıştır. Kadın; insan olduğu gibi, erkek de bir insandır. İnsani özellikler açısından erkek ile kadın arasında fark yoktur. Hayat kavgasına dalmaları için, Allah (c.c.), onları insanlık vasfıyla yaratmıştır. Erkek ve kadın olarak, her ikisine de bir toplumda yaşamalarını takdir etmiştir. İnsan cinsinin devamını, kadın ve erkeğin birlikteliğine ve her toplumda beraber varlılıklarına bağlı kılmıştır. Erkek ve kadına birbirinden farklı gözle bakmak doğru değildir. Zira, her ikisi de bütün insani özelliklerden istifade eden, hayatın engellerine karşı koyan insandır. Cenabı Allah (c.c.), yarattığı canlı gücün aynısını her birinde de yaratmıştır. Her birinde, açlık, susuzluk, defi hacet gibi uzvi ihtiyaçları yarattığı gibi, beka, nevî ve tedeyyün içgüdüsünü yaratmıştır. Birinde bulunan bu organik ihtiyaçlar ve içgüdüler diğerinde de vardır. Birinde yarattığı düşünme gücünün aynısını diğerinde de yaratmıştır. Erkekte bulunan aklın aynısı kadında da mevcuttur. Çünkü, Cenabı Allah aklı, sadece erkek veya sadece kadın için değil, "insan" için yaratmıştır.
Ancak; her ne kadar erkeğin nevî içgüdüsü, erkek veya bir hayvanla veya başka bir şeyle, kadının içgüdüsü de, kadın veya hayvan veya başka bir şeyle doyuma ulaşabilirse de, insanda yaratılan gayenin tahakkuku yalnızca erkeğin kadınla, kadının da erkekle doyuma ulaşmasıyla tek şekilde gerçekleşebilir. Bundan dolayı, erkeğin kadınla, kadının da erkekle olan ve nevî içgüdüden doğan mevcut ilişkileri garipsenmeyen doğal bir ilişkidir. Hatta bu, içgüdünün kendisiyle tahakkuk ettiği tek ve asli ilişkidir. Bundan maksat da cinsin bekasıdır. Eğer her ikisi arasındaki bu ilişki, cinsel ilişki şeklinde tahakkuk ederse bu durum, garipsenmeyen doğal ve doğru bir ilişki olur. İnsan türünün bekası için bu ilişki kaçınılmaz bir olaydır. Ancak bu içgüdüyü sınırsız olarak serbest bırakmak, hem insana hem de ictimai hayatına zarar verir. Nevî içgüdünün varlığından gaye, insan türünün bekasını temin edecek olan neslin devamlılığını sağlamaktır. Bundan dolayı insanın bu duyguya bakışı, insanda bulunan nevî içgüdünün varlık nedeni noktasında odaklaşmalıdır. Bu hususta erkekle kadın arasında herhangi bir fark yoktur. Cinsi ilişkide insan doyumu gözetsin veya gözetmesin doyum neticesinde hasıl olan lezzet, doğal ve gerekli bir husustur. Bu nedenle, “nevî içgüdüye zevk ve lezzet alma gözüyle bakmamak gereklidir” denmesi doğru değildir. Tam tersine cinsi ilişkiden doğan zevk, bakışla ilgili olmayıp insanın tabiatından kaynaklanan doğal ve kesin bir husustur. Bundan uzak kalınamaz. Zira bundan uzak kalmak kesinlikle imkansız bir şeydir. Fakat esas mesele, insanın doyumdan ve bundan hasıl olan gayeden ne anladığıdır. Bu nedenle nevî içgüdüsü ve insanda bu içgüdünün varlık gayesi hakkında insanda belli bir mefhumun, anlayışın oluşturulması kaçınılmazdır. Aynı zamanda Allah (c.c.)'ın insanoğlunda yaratmış olduğu nevî içgüdüsüne özel bir görüş kazandıracak ve oluşturacak gayenin insanda bulundurulması veya insana kazandırılması lazımdır. Bu gaye; erkeğin kadın ile, kadının da erkek ile ilişkisinde ön planda tutulmalıdır. Erkek ile kadının erkeklik ve dişilik ilişkilerinde, başka bir ifade ile cinsi ilişkiler hususunda, insanda özel bir bakış oluşturulmalı ki böylece insan fıtratında bulunan nevî içgüdünün asıl gayesi olan cinsin devamlılığı gerçekleşsin. Bu bakış açısı ile, insanda bulunan cinsiyet içgüdüsünün asıl gayesi ve içgüdünün doyurulması gerçekleşmiş olur. Bu mefhumu benimseyen ve kendisinde özel bir bakış açısı bulunan topluluklarda huzur olur. Ayrıca toplumun kadın ve erkek ilişkilerine sadece lezzet alma ve yararlanma ile sınırlı olan bakış açısını,içgüdünün doyumu için zevk almanın ve yararlanmanın doğal ve gerekli bir iş olduğuna dönüştürmek lazımdır. Bu içgüdünün hedeflendiği gayeye bu bakışı oturtmak lazımdır. İşte bu bakış, nevî içgüdüsüne devamlılık kazandırabileceği gibi, bu içgüdünün, yaratılış gayesine uygun bir şekilde tasarrufunu da gerçekleştirir. Böylece insanın çalışma sahası genişler ve kendisini mutlu kılacak işlere yönelir.
Bunun için nevî içgüdüsünün tatmin ve doyumunda insanın sahip olacağı bir mefhum ve gaye bulunmalıdır. Toplumda öyle bir nizam bulunmalıdır ki, cinsi münasebet fikri, bu nizam içerisinde erimeli ve her değerden üstün tek gaye olduğu fikri yok olup gitmelidir. Erkek ile kadın arasında birbirine karşı yardım etme ilişkisi kalmalıdır. Çünkü, kadın erkek yardımlaşması olmadan cemaatın düzelmesi mümkün değildir. Zira onlar, birbirlerine karşı merhamet ve sevgi taşıyan adeta iki kardeş durumundadırlar. Bunun için, toplum kadın erkek ilişkilerine ait görüş ve bakışında her şeyi cinsel ilişkide gören mefhumları yıkıp bunu, doyum için gerekli ve tabii bir husus olduğuna dönüştürmek gerekir. Bakışı, kadınlık-erkeklik noktada değil, toplumun maslahatının hedef alındığı noktasında odaklaştırılmak gereklidir. Bu ilişkilere, şehvet ve yararlanma duyguları yerine Allah korkusu (takva) hakim olmalıdır. Bunu yaparken, insanın cinsi arzu ve istekleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak bu arzu ve isteklerin tatmini, cinsin bekasını gerçekleştiren, müslümanı en üstün fazilet örneği haline getiren meşru bir yararlanma durumuna getirmelidir. Bu da Allah-u Teâla'nın rızasını kazanmaktır.
Kur'an-ı Kerimde, nevîn bekasıyla ilgili olarak insanın içgüdüsünü hedef alarak, evliliği anlatan birçok ayetler nazil olmuştur. Bu ayetler cinsi içgüdünün yaratılışının evlilik, yani nevîn bekası için olduğunu açıklamaktadır. Yani Allah (c.c.); evlilik için bu duyguyu yaratmıştır. Bu hususu, çeşitli ve değişik üsluplar içerisinde beyan etmiştir. Ta ki, toplumun kadın erkek ilişkilerine bakışı cinsi birleşime göre değil, evlilik esasına göre sağlansın. Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın yaratan Rabbinizden korkun."
"Sizi bir candan (Ademden) yaratan, bundan da (gönlü) kendisine (yatıp) ısınsın diye, eşini yapan O'dur (Allah'tır). Vakta ki o, (eşini) örtüp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi de (bir müddet) bununla gidip geldi. Nihayet (gebeliği) ağırlaşınca ikisi de Rab'lerine şöyle dua ettiler. Eğer bize düzgün (yaratılışı tam) bir çocuk verirsen her halde şükredenlerden olacağız."
"Andolsun ki Biz, senden önce de birçok elçiler gönderdik; onlara da zevceler ve evlatlar vermişizdir..."
"Allah sizin için nefislerinizden zevceler yarattı. Size zevcelerinizden oğullar ve torunlar verdi."
"Nefislerinizden sizin için, kendileriyle sükunete eresiniz diye eşler yaratıp, aranızda merhamet ve sevgi yaratmış olması onun ayetlerindendir."
"Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah; nefislerinizden sizin için eşler yarattı."
"Hakikaten meniden (rahme) döküldüğü zaman erkek ve dişi iki çifti O yarattı."
"Sizi çift çift yarattık."
Böylece Allah (c.c.), erkek ve dişiyi yaratma hususunu, evlilik konusuna tahsis ediyor. Kadın ile erkek arasındaki ilişkilerin, evlilik esasına göre olması gerektiğini, yani neslin devamının sağlanması olduğunu iyice yerleştirmek için, bunu defalarca muhtelif yerlerde tekrarlıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder