31 Ekim 2013 Perşembe

"Bilin ki, Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir."...

"Bilin ki, Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir."...
Şahitler diyorlar böyle... Şahitler de kimler ? Melekler, peygamberler ve onlara inanmış bulunan müminler... Veya bütün insanlar... 0 zaman bu rüsvaylık ve rezillik yığınlara insanın kümelendiği
mahşer sahasında olmaktadır... Veya Allah'ın onlar hakkındaki kararı Rabbanisi şahitlerin gözü önünde rezil ve rüsvay olduktan sonra
geliyor:
"Biliniz ki Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir."...
Kimdir zalimler? Müşrikler. Allah'a yalan yere iftira atanlar.
Allah yolundan insanları alıkoymak isteyenler:
"Ve o yolu eğriltmeye çalışırlar."... .
Doğruluk istemez onlar. Doğru yolda yürümeyi hiç arzu etmezler... Onların istedikleri sadece eğrilik, yanlışlık, sapıklık ve dönekliktir. İstedikleri yol, hayat ve işlerin hepsinin de öyle olmasıdır. "Ve
onlardır âhireti inkâr edenler."... zamirinin ikinci defa tekrar edilmesi te'kit, suçun tesbiti ve teşhir sadedinde ortaya dökülmesi
içindir. '
Allah'a şirk koşanlar - ki onlar zalimler - hayatının hepsinin eğri
olmasını isterler. Zaten islam istikametinden sapmakla hayatları
bütünüyle eğrilmektedir. Allah'tan başkasına kulluk gerek hayat
sahasında gerekse ruh! alanda eğrilikten başka bir şey peyda etmez.
İnsanların Allah'tan başkasına kul olması ruhlarında zillet duygusu meydana getirir. Halbuki Allah insanların efendi ve şerefli bir
hayat sürmelerini irade buyurmaktadır. Allah'tan başkasına kulluk,
insan hayatında zulüm tecavüz, ve fesad meydana getirirki Allahüteâlâ insanlık için adalet ve hakkaniyet irade buyurmuştur... Yeryüzünde bir takım şişirme tanrılar ihdas edip etrafında davul zuma
çalarak büyütüp gerçek Rabbin yerine yerleştirmek için çalışarak
boş boşuna emek sarf ederler ve gereksiz yere kendilerini heba ederler. Çünkü bu sahte tanrılar cılız ve basit olduklarından gerçek Rabbin yerini bir türlü dolduramazlar. Bunların zavallı kulları da devamlı bir gayret içinde bulunurlar. Gece gündüz demeden çalışır,
çırpınır onları yüceltmek için uğraşırlar. Bütün dikkatleri bunların
üzerine çekmek için gece gündüz flaşlarını bunlara çevirirler. Bağırıp çağırarak ellerinde davul, ağızlarında zurna bu sahte tanrıları
şişirmeye çalışırlar. Ve böylece insanlığın enerjisi hayat için verimli
alanlarda kullanılıp üretime harcanacağına bu uğursuz ve iğrenç
meşguliyetlerle çar çur edilip gider. Durmadan kalkıp oturan bir gelip geçici gereksizliklerle mahvedilip tüketilir... Bundan daha büyük
bir eğrilik ve kötülük olur mu hiç? Bundan daha fena bir gereksizlik bulunurmu hiç ?
"Bunlar ?
Allah'tan uzak ve kulları Allah'tan uzaklaştırmak için çalışan
melunlar...
"Yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değillerdir."...
Allah'ı âciz bırakmak onların işi değildir. Eğer Allah dikseydi
daha dünyada yakalardı azabı ile kendilerini..
"Allah'a karşı duracak yardımcıları da yoktur."...
Onları Allah'ın azabından koruyacak veya kendilerine yardım
edecek kimseleri de yok. Allah sadece onları ahirete bırakıyor ki hem
dünya azabını hem de âhiret azabını çeksinler diye.
"Kat kat olacaktır onların azabı."...
İdrâkleri muattal, gözleri kapalı olarak yaşamışlardı onlar. Sanki gözleri ve kulakları hiç yok gibiydi.
' "Onlar işitmeye tahammül edemez ve göremezlerdi."...
"İşte bunlardır kendilerine yazık edenler."
En büyük hüsran ve kayıp budur işte. Kendisine yazık etmiş olan
kişi dünyaları da kazansa bir para etmez. İşte bunlar da kendilerine
yazık ettikleri için dünyada neleri var neleri yoksa kaybettiler. Bir
kere insanca yaşama şerefini ellerinden kaçırarak Allah'tan başkasına kulluk ettiler ve dinin verdiği ulvi seviyeye çıkmadılar. Ayrıca
dünya hayatının üstüne çıkarak çok daha değerli ve yüce mevkileri
elde etme imkânını yitirdiler. Âhireti inkâr ve Allah'a yalan iftira
etmekle bu duruma düşürdüler kendilerini. Onlar Allah ile karşılacaklarını hiç ümit etmiyorlardı. Düştükleri bu durum ve kendilerini
bekleyen azab ile de âhirette kendilerine yazık ettiler.
"Uydurdukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur."..
Kayboldu gitti Allah'a karşı uydurdukları şeyler. Yol göstermez
ve dertlerine çare aramaz oldular. Kaybolup gittiler şimdi onlar.
"Şüphesiz âhirette büsbütün zarar görecekler de bunlardır."...
Ki bunların kaybına, denk olmaz hiç bir kayıp. Bunlar dünyada
hem de âhirette kendi kendilerine yazık ettiler.
öbür tarafta da iman ehli olup sâlih amel isleyenler yer alıyor.
Rablerine iman edip te güvenen ve hiç bir şüpheye düşmeden bekleyenler bulunuyor:
"Doğrusu inanan ve sâlih ameller yapanlar ve Rablerine boyun
eğenler işte onlardır cennetlik olanlar. Ve orada ebediyen kalacaklardır."...
Güven, istikrar, emniyet ve huzur... İşte mü'minin Rabbi Zülcelâli karşısındaki durumu. Allah'a güveni ve bundan dolayı duyduğu iç huzuru kalb sükûnu emniyet ve istikrar, iman ve memnuniyet
"Bu iki zümrenin durumu kör ve sağır kimse ile gören ve işiten
kimsenin durumu gibidir. İkisi bir olur mu hiç ? İbret almıyor musunuz hâlâ ?"...
Hissî bir manzara. Burada her iki grubun hâli de apaçık çıkıyor
ortaya. Birinci grup körler gibidir görmezler, sağırlar gibidir duymazlar hiç... Çünkü kendi duygu ve organlarını çalıştırmazlar gören göz duyan kulak sahibi kimseler yer alıyor. Böylece gözüyle
görüp kulağiyle işiterek doğru yolu buluyor onlar.
"İkisi bir olur mu hiç ?"...
Manzara canlı olarak gözler önüne serildikten sonra sorulan bu
sual cevap vermeyi dahi gerektirmiyor. Çünkü cevabı manzarada kesin olarak belirtilmiştir.
"İbret almıyor musunuz hâlâ
Mesele bu kadar açık olunca ibret almaktan öteye bir şey kalmaz. Çünkü apaçık duruyor ortada, daha başka şeylere ne gerek var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder