Bediüzzaman, "Bir Müslüman bir Yahudi veya Hıristiyan'ı sevebilir mi?" sorusunu gündeme getirir ve cevaben, Müslüman bir erkeğin Kitap Ehli bir kadınla evlenebilmesi örneğini verir. "Ehl-i Kitaptan bir haremin olsa, elbette seveceksin."89 Onun Hıristiyanlarla dost olunabileceği tezi, şeriatın bir Müslüman erkeğe bir Yahudi veya Hıristiyan kadınla evlenmesine izin verdiği gerçeğine dayanmaktadır -ki, insan eşini sever, sevmesi de gerekir.Demogoji yapıyor.
Bediüzzaman, Hz. Muhammed'in kıyametin vukuundan önce Hz. İsa'nın dönüşü ile ilgili hadis rivayetlerinin sıhhatini kabul eder. "Madem Kadîr-i Külli Şey va'detmiş, elbette yapacaktır," Hz. İsa'yı gönderecektir. Halihazırda, İsa aleyhisselam, İdris aleyhisselam gibi, "cism-i dünyevîsiyle beraber semavatta" bulunur. Fakat, ahir zamanda, Deccal'a karşı mücadele etmek ve onu öldürmek üzere yeryüzüne geri dönecektir.90 İlgili hadisin anlamı, Said Nursî'nin söylediği üzere, şahs-ı manevî kavramı muvacehesinde anlaşılmalıdır.
Bu bakımdan, Said Nursî'nin Hıristiyanlıkta vuku bulmasını beklediği tasaffi, yani arınmanın türü, Hıristiyanların İslâm'a girmek için dinlerini terketmesi değil; ondan ziyade, onların hayır olan şeye zaten sahip olan dinlerini tamamlamaları, kemale erdirmeleridir. Ehl-i Kitabı muhatap alan bir Kur'an âyetini tefsir bâbında Bediüzzaman, "Kur'an ... size bütün bütün dininizi terketmenizi emretmiyor. Ancak, itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz, diye teklifte bulunuyor. Zira Kur'an, ... tadil ve tekmil edicidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder