İSLAM DEVLETİNİN ÖNCELİĞİ
Muhammed (S.A.) e inananlar, onunla birlikte hicret edip ilk
olarak birlikte savaşanlar, önce Allah'ın şeriatı ile hükmeden bir
müslüman devletin kurulması ve şeriatın buyruklarına uyan müslüman toplumun inşası için çalışmışlardı.
Ancak bu hususları yerine getirdikten sonradır ki, itaat ve isyan ile ilgili ve teferruat sayılacak konulardaki emri bilmaruf ve nehyi anil münker vazifesini yerine
getirmeye başladılar. Hiç bir zaman asıl enerjilerini böyle basit şeyler için harcamadılar.
İslâm devleti kurulmadan ve müslüman toplumun yapısı inşa edilmeden önce, çabalarını ancak bütün esasların esası durumunda olan bu temelin inşasına harcadılar. İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak prensibinin mefhumu da realitelerin icabına göre değerlendirilmelidir. Büyük kötülükler nehyedilmeden ve büyük iyilikler emredilmeden önce ikinci veya üçüncü derecedeki kötülüklere veya iyiliklere geçmek olmaz, ilk islâm cemiyetinin yapısı kurulurken bu husus üzerinde dikkatle durulmuştur.
HALİ DEĞİŞTİRMEK İÇİNDE OKUDUKLARIMIZLA AMEL ETMEMİZ LAZIM.
ALLAH'IN SEVGİLİ KULU OLABİLMEMİZ İÇİN.
"Bir kavim nefislerindekileri değiştirmedikçe Allah onların halini değiştirmez" (13/11)
Okumadanda beğen tıkına bazmayınız.Allah'ınızı severseniz
İbni Mâce'de yer alan Zeyd bin Sâbit'in (r.a.) rivayetinde hadisin baş tarafı şöyledir:"Benim sözümü işitip de başkasına tebliğ eden kişinin ALLAH yüzünü ağartsın. Çünkü fıkıh kaynağı olan nice hadisleri ezberleyen adamlar fıkıhçı değillerdir [o hadisi anlayamazlar]. Ve fıkıhçı olan nice hadis râvileri kendilerinden daha kuvvetli fıkıhçılara hadisleri iletebilirler."Aynı yerde İbni Mes'ud'dan da (r.a.) şöyle bir hadis rivayet edilir:"Bizden bir hadis işiterek onu tebliğ edenin ALLAH yüzünü ağartsın. Çünkü kendisine hadis tebliğ edilen nice insanlar, anlama ve gereği ile amel etme bakımından hadisi işitenden daha kuvvetli olabilirler."Resûlullah bu konuşmayı Minâ'da yaptı.İbni Mace,
http://huseyinsasmaznamenstraat.jimdo.com/
YanıtlaSilEy Zalim Devlet!
YanıtlaSilZulüm Senin Fıtratından Bir Parça Gibi Oldu
Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti olarak 18 Eylül 2014 tarihinde başlattığımız "Hizb-ut Tahrir'e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De" başlıklı kampanya çerçevesinde, Türkiye'nin birçok şehrinde zulme dur demek için imza stantları açtık. Mescit ve camilerde zalim devletin Hizb-ut Tahrir üyesi dava erlerine yaptığı zulmü Müslüman halka anlattık ve onlardan imza topladık. Şehir merkezlerinde, caddelerde ve meydanlarda imza stantları açtık. Müslüman Türkiye halkı bu faaliyetlerimize çok yoğun ilgi gösterdi.
Lakin Türkiye Cumhuriyeti, sanki fıtratından bir parçaymışçasına dün olduğu gibi bugünde zulmetmeye devam ediyor. 09 Kasım'da Ankara Keçiören'de, 16 Kasım'da yine Ankara Yenimahalle'de, 21 Kasım'da Malatya'da ve en son 22 Kasım'da Siirt ve Bursa'da toplam 18 Hizb-ut Tahrir üyesi Müslüman kardeşimiz gözaltına alındı. Bursa'da gözaltına alınan kardeşlerimizin içinde 11 yaşında gencecik bir yiğit vardı. Zalim devlet zulmünü ona da ulaştırdı. 11 yaşındaki Sinan, babası ile beraber polisler tarafından gözaltına alındı. Diyarbakır ve başka birçok şehirde devletin zulmünü yöneticilerin ve yetkililerin yüzüne haykırmaktan korkmayan ve bu zulmü tüm halka duyuran stant görevlisi kardeşlerimiz polisler tarafından taciz edildiler. Polisler stantları kaldırmaları için kardeşlerimize baskı uyguladılar.
Ancak Elhamdülillah! Müslüman Türkiye halkı tüm şehirlerde Hizb-ut Tahrir gençlerinin yanında durdu. Müslümanlar, gözaltına alınan kardeşleri serbest bırakılıncaya kadar karakol ve emniyet binalarının önünden ayrılmadılar. Elhamdülillah! Artık Müslümanlar gerçek dava adamlarına sahip çıkıyorlar. Elhamdülillah! Artık Müslümanlar gerçekten mazlumun yanında saf tutuyorlar. Ve Elhamdülillah! Artık Müslümanlar zalime karşı hakkı haykırmaktan geri durmuyorlar.
Ey Zalim Yöneticiler! Biz, zulme ve zalime karşı hakkı haykırmayı şiar biliyoruz. Biz, zalim hükümdar (yönetici) karşısında susan dilsiz şeytanlardan değiliz. Biz, vaktin yaklaşmasıyla paçaları tutuşan kâfir yöneticilerin korkulu rüyası olan Raşid-i Hilafet için çalışıyoruz. Biz, zulümlerden korkmadan, musibetlere sabrederek, baskılar karşısında yılmadan ve yalnız Allah Subhanehu Ve Teâlâ'nın vaadine güvenerek yolumuzda yürüyoruz. Bizim yolumuz açık. Biz ufuktaki güneşi görüyoruz. Çünkü biz, önümüzü aydınlatan Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem'in yolunu takip ediyoruz. Ya siz? Burnunuzun ucunu dahi göremiyorsunuz. Çünkü sizi karanlığa sürükleyecek zulme tutunuyorsunuz. Hal bu ki, zulüm ateştir. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ "Zulmedenler nasıl bir inkılab ile devrileceklerini, yakında bileceklerdir." [Şuara 227]
Ey Zalim Devlet! Sana gelince, zulüm fıtratından bir parça gibi oldu. Bugün seni ve köhne demokrasini korumak için koltuk işgal eden yöneticileri seleflerinden ayıran tek şey giydikleri elbiselerdir. O elbiseler bir utanç olarak kıyamet günü yüzlere fırlatılacaktır.
Ey Müslümanlar! Sizler zulme uğramış kardeşlerinize sahip çıktığınız gibi davanıza da sahip çıkın. Çünkü bu dava sizi 91 yıldır hasretini çektiğiniz devlete kavuşturacaktır. İşte o devlet, Allah Subhanehu Ve Teâlâ'nın emrettiği, Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem'in müjdelediği sizin devletinizdir. İşte o devlet, İkinci Raşid-i Hilafet Devletidir.
https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.75/videos/vb.100000324607185/1002015113152633/?type=3&theater
LİNKTEKİ İÇERİĞİ OKUYUN LÜTFEN.....
YanıtlaSilKur’an-ı Kerim’de “Allah yolunda yapılmış savaş”a “cihat” denilmiş. Ama müşriklerin yaptığı savaşa “cihat” değil de “kıtal” deniliyor. Buna karşılık mü’minlerin Allah için yaptığı savaşa bazı ayetlerde her ne kadar “kıtal” denilmişse de umumiyetle “cihat” denilmesi uygun görülüyor.
Bir savaşın “cihat” olabilmesi için o savaşın sadece Allah rızası için olması şart. Yani bu savaşı yapan Müslümanlar bile; olsa örneğin o Müslümanlar başkasının toprağını elde edip daha fazla gelir edinmek amacıyla savaşıyorlarsa bu, “cihat” değildir. Tersine muttaki mü’minler topluluğunun, şayet gücü yetiyorsa böylesi bir amaçla savaşan Müslümanlara karşı koyması gerekiyor. Eğer onların elmaslarına, altın madenlerine, petrol rezervlerine el koymak için savaşılıyorsa, böyle bir savaşı yürütenlerin bu savaşı da “cihat” değildir. Bu olsa olsa işgaldir, bir sömürü savaşıdır ve Allah’ın asla razı olmadığı bir durumdur.
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=617772824910199&set=a.311263165561168.71511.100000324607185&type=3&theater
CİHADIN İSLAMDAKİ YERİ,KONUMU...
YanıtlaSilŞu kadar var ki, günümüzde, Islâmda devletler hukukundan, islâm cihadının hükümlerinden bahseden yazarlarımızın bir kısmı, bu
hükümleri ihtiva eden âyetleri tefsir etmeye çalışan bazı kimseler,
meseleyi büyüterek dehşete kapılıyorlar. Bu gibi hükümleri Islâmın
nasıl kabul ettiğine şaşıyorlar. Kâfirlerden kendilerine yakın olanlarla savaşmayı Allah'ın nasıl emrettiğini bir türlü havsalaları kavramıyor. Müslümanların kâfirlerden kendilerine yakın olanlarla hemen savaşa katılmalarının gereğini izah edemiyorlar. Meseleyi bu
kadar büyütüyor ve dehşete kapılıyorlar. Nasıl olur da böyle ilâhî bir
emir olur, diye hayrette kalıyorlar. Bu sefer başlıyorlar böyle mutlak olan emirleri daha önce nazil olmuş âyetlerlerle kayıtlamanın yollarını aramaya. Ve birtakım te'vil yolları da buluyorlar...
Onların bu meseleyi neden bu kadar büyüttüklerini ve dehşete kapıldıklarını biz iyi biliyoruz...
Bir kerre onlar unutuyorlar ki, islâmda cihat sadece ve sadece
Allah yolunda olur.
Allah'ın yeryüzünde hakimiyetini temin etmek için yapılır.
Yeryüzündeki putları yıkıp Allah'ın gasbedilmiş olan saltanatını yeniden inşa etmek için cihada girişilir...
Kulları Allah'tan başka kullara kul olmaktan kurtarmak ve insana gerçek mânâda hürriyetini vermek için yapılır...
Allah'ın dinine girmek isteyenleri engelleyen fitneleri bertaraf edip yalnız Allah'a kul olmalarını sağlamak için yapılır... "Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din de yalnız Allah için oluncaya kadar..." islâmda cihat, bir beşerî sistemi bir başka beşer sistemine galip kılmak için yapılmaz...
İslâmda cihat, sırf
(Allah'ın sistemini insanların yaptığı sisteme galip kılmak için yapılır. .. islâmda cihat, bir milletin başka milletler üzerinde hegemonya kurması için değil, Allah'ın hakimiyetini kulların hakimiyetine üstün kılmak için yapılır...
İslâmda cihat, kullar ülkesinin kurulması için değil, Allah'ın mülkün de Allah hakimiyetinin kurulması için yapılır...
İşte bunun için islâmın bütün yeryüzüne yayılması gerekmektedir. Bütün insanlığı hürriyetine kavuşturmak için İslâmın dünyaya yayılması icabeder...
İslâm devleti hududunun içine girenler ile girmeyenler arasında hiç bir fark gözetmeksizin bütün insanları hürriyetine kavuşturmak için İslâmın yayılması lâzımdır...
islâm devleti hududunun içinde bulunmakla bulunmamak arasında bir fark
yoktur... Her taraf topraktır ve her yerde insanoğlu yaşar... Nerede
olursa olsun put puttur ve putperestler kulları kullara kul etmeye
çalışırlar...
Onlar bu gerçeği unutunca, tabiî olarak bir sistemin diğer bütün
sistemleri süpürüp atmasını hazmedemiyorlar, bir ümmetin başka
milletleri kendisine boyun eğdirmesini bir türlü anlayamıyor ve dehşete düşüyorlar.
Böyle düşününce de bu sistemin yerleşmesi normal olmuyor. Evet,
fiilen bu nizam, normal bir yerleşme imkânına eremiyor... Eğer durum böyle olmayacak olsa yerleşmesi de kolaylaşırdı...
https://www.facebook.com/huseyin.sasmaz.75/videos/1005507652803379/?hc_location=ufi
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=617772824910199&set=a.311263165561168.71511.100000324607185&type=3&theater