23 Aralık 2013 Pazartesi

BUNLARI İYİ OKUYUP DÜŞÜNÜN Kİ MUHAMMED S.V.'IN ALLAHIN PEYGAMBERİ Mİ DEĞİL Mİ ? MÜSLÜMAN OLDUKLARINI SÖYLEYEN KİŞİLERİN HASTALIĞI(VİRÜS)BURDA YATMAKTADIR.

Resulüllah (S.V.) geceleri evinde namaz kılar ve namazda Kur'an'ı yüksek sesle okurdu. Bir gece Harb'in oğlu E b û S ü f yan, H i s a m 'ın oğlu Ebu Cehil ve Zühre oğullarına yardımcı olan S e k a f i ailesinden Ş ü r a y k 'ın oğlu A h n e s birbirlerinden habersiz olarak Resulullahın namazda okuduğu Kur'anı dinlemeye gittiler. Her biri bir köseye sinerek dinlemeye koyuldu. Hiç birinin diğerinden haberi yoktu. Şafak sökünceye kadar Kur'an'ı dinlemeye devam ettiler. Şafak sökerken herkes evine gitmek üzere yerinden ayrıldı ve yolda birleştiler. Üçünün de aynı gayeyle oraya gelmiş olduğu ortaya çıktı. Birbirlerini suçlamaya başladılar ve şöyle konuştular : "Sakın bir daha bir araya gelmeyelim İçimizdeki bazı beyinsizler bizi burada görecek olsalar akıllarına başka şey gelir." Ve sonra ayrıldılar. İkinci gece yine birinin diğerinden haberi olmaksızın üçü de gelip eski yerini aldı ve şafak sökünceye kadar Kur'an'ı dinlemeye devam ettiler. Evlerine giderlerken yine yolda karşılaştılar. Bu sefer de birbirlerine aynı şeyleri söyleyerek dağıldılar. Üçüncü gece Resulullahın evi etrafında
herkes eski yerini almış Kur'an'ı dinliyordu. Şafak sökünce yine dağıldılar ve yolda yine karşılaştılar. Bu sefer birbirlerine: "Bir daha gelmeyeceğimize dair birbirimize söz vermedikçe buradan ayrılmak yok" dediler ve söz vererek dağıldılar.
Sabah olunca Ş ü r a y k *ın oğlu A h ne s asasını alıp doğru Harb'ın oğlu Ebu Süfyan'ın evine gitti. 

İNKARCILIKTA DİRENENLER

İman etmek yolunda insanlara arız olan tereddüt, Hz. M u h a m m e d (S.A.) den önce mevcut olduğu gibi, sonra da devam etmiştir. însanları peygamberlerin getirdiği hidayet yoluna iman  etmekten alıkoyan şey peygamberlerin insan oluşu idi.Onlara göre peygamber ne insan ne melek olmalı idi.
94 — insanlara doğruluk rehberi geldiği zaman, imân etmelerine engel olan, sadece: "Allah peygamber olarak bir insan mı gönderdi?" demiş olmalarıdır.
Müşriklere bu vehim, insan oluşlarındaki değeri ve bunun Allah nezdindeki şerefini idrâk edememeleri yüzünden gelmektedir. Allah tarafından peygamber olarak gönderilen beşere bu makamı çok görüyorlar.Onları yanıltan diğer bir husus ta, kâinat ve meleklerin mahiyetini bilemeyişleridir. Melekler meleklik vasıflarını üzerlerinde bulundurarak, melek olduklarının insanlar tarafından rahatlıkla
anlaşılacağı şekilde yeryüzüne yerleşip yaşamazlar.Yaratılışları böyle bir duruma elverişli değildir:
95 — De ki: "Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, Biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik'.
Allahuteâlâ meleklerin yeryüzünde yaşamasını takdir buyursaydı şüphesiz ki onları insan suretinde yaratırdı. Çünkü insan fıtratı, yeryüzünün ve diğer mahlukatın esrarına son derece uygun ve
mutabıktır. 
Bunu bir başka âyette Allah şöyle ifade buyuruyor: "Biz onu melek kılsaydık, bir insan şeklinde yapardık..." Allah her şeye kadirdir. Fakat bir takım esrar ve hikmetler yaratarak mahlukatını
da buna mutabık fıtratta halketmeyi kendisi takdir buyurmuştur.
Kâinat ve yaratıklardaki hikmetlerinin tahakkuku için, bütün sıraları, hiç bir değişikliğe uğramadan, O'nun emriyle yoluna devam eder. 
Şu kadar var ki müşrikler bunu anlayamazlar!
Allah'ın nizamı bu olduğu içindir ki, Resulünü müşriklerle mücadeleye girmekten menediyor. Kendi meselelerini de müşrikleri de Allah'a havale edip O'nu aralarında şahit tutmasını emrediyor. 
Allah, bütün kullarının ahvalini hakkiyle bilen ve görendir:
96 — De ki: "Benimle sîzin aranızda şahit olarak Allah yeter. Doğrusu O, kullarını görür,haberdardır.".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder