13 Aralık 2013 Cuma

İslâm'da Yönetim Nizâmı - Abdulkadim ZELLUM

İslâm'da Yönetim Nizâmı - Abdulkadim ZELLUM
İSLÂM'DA YÖNETİM NİZAMI

Şûra Hakkı
Şûra, bütün Müslümanların halife üzerindeki bir hakkıdır. Halifenin kendileriyle danışmak üzere karşı karşıya kalınan durumlarda onlara başvurması, Müslümanların halife üzerindeki haklarıdır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "İş hususunda onlarla müşavere et. Azmedip karar verdin mi, artık Allah'a güvenip dayan." [1]
Rasul (s.a.v) de, kendileriyle danışmak üzere insanlara başvurdu. Bedir günü savaşın yapılacağı yer hususunda Uhud günü de Medine'nin dışında mı, içinde mi savaşılacağı hususunda onlarla istişare etti. Bedir günü, konuyu bilen bir kişi tarafından ortaya atılmış teknik bir görüş olduğundan El-Habbab b. Münzir'in görüşünü kabul etti. Uhud günü ise, kendi görüşüne muhalif olmakla birlikte çoğunluğun görüşünü kabul etti.
Ömer de, Irak arazisinin statüsü hususunda Müslümanlara başvurmuştu. Bu araziyi, ganimet olarak Müslümanlar arasında mı paylaştıracaktı? Yoksa haracını ödemek şartıyla yöre halkının elinde toprakları bırakıp arazi, Müslümanların baytülmaline mülk olarak mı kalacaktı? Ömer, bu hususta kendi ictihadı ile ulaştığı sonuca göre uygulamada bulunmuştu. Ashabın çoğunluğu da bu konuda ona muvafakat etmişti. Böylelikle o da, araziyi haracını ödemek şartıyla sahiplerinin elinde bıraktı. Sadece halkın şikayetçi olmalarından dolayı da Sa'd b. Ebî Vakkas'ı valilikten azletmiş ve şöyle demişti: "Ben, onu bir hainlik veya bir zaaf dolayısıyla azletmiyorum."
Müslümanların halife üzerinde şûra hakları bulunduğu gibi, yaptıkları iş ve tasarrufları dolayısıyla yöneticileri sorgulamakla da görevlidirler. Çünkü şanı yüce Allah, yöneticileri sorgulayıp hesaba çekmeyi, Müslümanlara farz kılmış; raiyyenin haklarını çiğneyecek, raiyyeye karşı görevlerinde kusur edecek, onların herhangi bir işini ihmal edecek, İslâm hükümlerine muhalefet edecek, veyahut Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hüküm verecek olurlarsa, bu halleri dolayısıyla onları kesin olarak hesaba çekip sorgulamalarını ve durumlarını değiştirmelerini emretmiştir.
Müslim'in Ümmü Selem'den rivayet ettiğine göre, Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Pek yakında birtakım emirler olacaktır. Onların yaptıklarının bir bölümünü şeriata uygun (maruf) olarak görecek, bir bölümünü de münker göreceksiniz. Kim (münker gördüğü şeyden) hoşlanmaz ise, o kurtulur. (Gördüğü münkere karşı) tepki gösterip reddeden esenliğe kavuşur, fakat o münkere razı olup tabi olan ise...” Dediler ki: “Onlara karşı savaşmayalım mı?” Dedi ki: “Namaz kıldıkları sürece hayır.” [2]
Hatta ashab-ı kiram da Allah Rasulünün yaptığı bir takım işlere tepki göstermiş ve onu sorgulamışlardı. Ömer, Hudeybiye antlaşması akdinde yer alan şu ifadeler dolayısıyla ona, şiddetli bir şekilde tepki göstermişti: "Kureyşlilerden, velisinin izni olmaksızın Muhammed'e gideni; Muhammed, Kureyşlilere geri gönderecektir. Muhammed'le birlikte olanlardan Kureyş'e giden kimseyi ise onlar Muhammed'e geri vermeyecektir.” [3]
Yine Müslümanlar işin başında, başlarında Ömer olmak üzere Ebu Bekir'e karşı, mürtedlerle savaşma hususunda tepki göstermişlerdir. Nitekim Talha ve Zübeyr de, Ebu Bekir'in kendisinden sonra Ömer'e ahid vermek istediğini öğrendiklerinde, Ebu Bekir'e tepki göstermişlerdi.
Bilal b. Rebah, Zübeyr ve diğerleri, Irak arazisinin gazilere taksim etmemesi dolayısıyla Ömer'e karşı çıktıkları gibi, kadınlardan birisi de 400 dirhemden fazla mehir verilmesini yasaklaması üzerine Ömer'e karşı çıkmış ve şöyle demişti: "Böyle bir sınırlandırma yapamazsın, ey Ömer. Sen, yüce Allah’ın: "Ve onlardan birisine bir kantar (altın) dahi vermiş olsanız dahi ondan hiç bir şeyi geri almayınız" [4] buyurduğunu hiç mi duymadın?" demesi üzerine Ömer: “Kadın isabet etti ve Ömer hata etti” diye cevap vermişti.
İşte bütün bunlar dolayısıyla ümmet meclisinin hem şûra hakkı vardır, hem de yöneticileri sorgulama görevi vardır.

[1] Ali İmran: 159

[2] Müslim, 3445

[3] İbni Hişam, Siret’inde Zühri’den rivayet etmektedir

[4] Nisa: 20

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder