17 Şubat 2014 Pazartesi

ZİNANIN CEZASI,HAYVANİ BİR DÜŞÜKLÜK OLMASI NEDENİYLE ÇOK SERT DAVRANIR.

2 — "Zinâ eden kadın ve zina eden erkeğin herbirine yüzer deynek vurun. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini hususunda bunlara acımayın. Müminlerden bîr toplulukta bunların
azabına şahit olsun
3 — "Zina eden erkek, ancak zina eden veya müşrik olan bîr
 kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da,   ancak zina  eden veya
müşrik olan bir erkek evlenebilir. Bu, mü'minlere yasak edilmiştir."
İslâm'ın ilk günlerinde zinanın cezası Nisa Sûresinde olduğu gibi idi: "Kadınlarınızdan zina edenlere, bunu ispat edecek aranızdan
dört şahit getirin, şehadet ederlerse, ölünceye veya Allah onlara bir
yol açana kader evlerde tutun."
Kadının  cezası evde hapis ve ayıplamak sureti ile eziyet idi. Erkeğin cezası ise, yalnız ayıplamakla eziyet edilmekti.
(Bu günümüzde olduğu gibi)

Recim, sünnette sabittir. Celde ise, Kur'an'ı kerîmle sabittir.
Kur'an'ı kerîm, metin itibarı ile mücmel ve umumî olduğundan ve Resulullah (S.A.) yalnız zina eden evlileri recmettiğinden, celdenin
"Deynekle vurmanın" da, yalnız evli olmayanlara has olduğu tebeyyün etti. Muhsan olan için, celde ile recmi "öldürmeyi" birlikte uygulama hususunda fıkhı ihtilâf vardır. Cumhur'a göre, celde ile recmetme ikisi birden uygulanamaz. Bundan başka, evli olmayıp zina
edene celde tatbik etmekle onu memleketten uzaklaştırma cezasının
birlikte uygulanıp uygulanmayacağı ve hür olmayıp zina edene ceza
tatbiki hususunda da ihtilâf edilmiştir. Bunlar uzun ihtilâflardır. Biz
burada, bunun tafsilâtına girmek istemiyoruz. Bu hususta fıkıh kitaplarından yeterli bilgi edinilebilir... 


İslâm bütün bu anlamları silen, bütün bu üstün gayeleri yutan
hayvani bir düşüklük olması sıfatiyle, zinanın cezası hususunda çok
sert davranır. Bu fiil insanı, hayvanlar seviyesine 'düşürür. Artık o,
kadınla kadını ve erkekle erkeği ayırmaz olur. Bu hayvani karakterin bütün düşüncesi geçici bir an için bile olsa et ve kan susuzluğunu gidermektir. Şehvetin ötesinde, bunların hayvanların birleşmesinden ne farkı vardır. Ne dünya hayatının idamesi ne de nesil yetiştirme gibi asil gayeye mebnidir. Hattâ şehvetin ötesinde sevgi de yoktur.
Zira sevgide devam etme karakteri vardır. Bu husus bir çoklarının
sevgi sanıp teranesini söyledikleri, yalın heyecandan ibarettir. Haz,
zaman zaman insanî sevgi kılığına bürünse bile sadece hayvanî heyecandan başka bir şey değildir.

İslâm, Tabiî arzulara karşı olmadığı gibi, kötü de görmez. Sadece bunları düzenler, arıtır, hayvanî seviyeden ruhî ve içtimaî seviyeye yükseltir. Zina ise, —özellikle fuhuş— insandaki bu fıtrî eğilimi bütün ruhî inceliklerden, ulvî arzulardan ve uzun insanlık tarihi boyunca cinsî münasebet etrafında dokunan bütün âdaptan sıyırarak onu tıpkı hayvanda olduğu gibi çıplak, çirkin ve iğrenç
olarak gösterir. Zira bir çok hayvan ve kuş çiftleri düzenli bir evlilik hayatı içinde, ayrılmadan ve zinanın — bilhassa fuhşun — bazı insan çevrelerinde meydana getirdiği cinsi anarşi hayatından uzak
bir hayat yaşarlar.
İnsanı bu düşüklükten uzaklaştırma düşüncesi Islâmı zinanın
cezası hususunda şiddetli davranmaya sevketmiştir... Bu suçun adı
geçtiği zaman akla gelenler soyların karışması, kin ve öfkelerin doğması, masum ve emin yuvaların tehdide maruz kalması gibi içtimaî

zararlar. Bunların da her biri cezayı ağırlaştırmak için kâfi sebeplerdir. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder