11 Haziran 2014 Çarşamba

İNSANLIĞIN HASTALIĞI ve VİRÜSLERİNDEN BİR TANESİ...

Peygamber'in beşerden olmasına hayrete düşmek oldukça eski
ve tekrarlanan bir hadisedir. Tarih boyunca her kavim bunu söylemiş, ilk Peygamberden itibaren başlıca bahaneleri bu olmuştur. Peygamberlerin beşerden gönderilmesi tekerrür etmiş, buna karşı beşerin itirazı da sürüp gitmiştir :
"Anlarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı."
Oysa en makul, hikmet ve mantığa en uygun şey, gönderilen
Peygamberin kendi cinslerinden olmasıdır. İnsanın nasıl düşündüğünü, nasıl duygulandığını bilen, nefsani arzu ve temayüllerini hisseden, noksan ve zayıf taraflarını, yapmak iktidarında olup olmadıkları şeyleri ve önlerine çıkacak çeşitli setleri ve engelleri, müspet veya menfi harici tesirleri... idrak eden bir insan.
Cemiyet içinde yaşayan bir insan, ki o da cemiyetin bir ferdidir.
Peygamber olduğunda, hayatı ve yaşayışı ile bir örnek, bir nümune-i
imtisal olur. Herkes bilir ki, o da kendilerindendir ve onunla kendileri arasında bir benzerlik ve bir alaka vardır. O halde insanlar onun
bizzat nefsinde tatbik ettiği ve kendilerini de uymaya çağırdığı kanuna imtisal ile mükelleftirler. Ve onlar bu kanuna uymak kudretine
sahiptirler; çünkü önlerinde kendilerinden bir insan bunu kendi
hayatında yaşamış ve gerçekleştirmiştir...
Kendilerinden bir insan, kendi soylarından, kendi dillerini konuşan... Deyimlerim, örf ve Adetlerini, gelenek ve göreneklerini ve
bütün hayatlarını bilen.. Konuştuğu dili bilir, anlar, kendisiyle anlaşır, karşılıklı fikir teatisinde bulunabilirler. Bunun için onunla
aralarında cins ihtilafı, veya dil ayrılığı yahut yaşayışlarındaki başkalık yüzünden bir anlaşmazlık, uyuşmazlık olmaz.
Fakat olması gereken en uygun şey daima hayretle karşılanmış,
tepki görmüş, tekzip edilegelmiştir!.. 
Sebebi ise Allah'ın Peygamber
ihtiyar buyurmasındaki hikmeti idrak etmeyişleri ve üstelik peygamberliğin mahiyetini yanlış telakki etmeleridir. 





1 yorum:

  1. İyi oku ve düşün günümüzde de FEYTULLAH GÜLEN GİBİLERİ KAST EDİYOR.
    Sonra da insanlara karsı kendilerine en yakın olan akideyi siper ederek, sureti haktan görünürler, kitap ehlinin akîdesiyle. Bu
    akideye bir çok uydurmalar girip onu halis tevhid akidesi olmaktan çıkardıktan sonra... Ve söyle derler:
    "...Son dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır."
    Teslis akidesi Mesihî dininde yaygın hale gelmişti. U z e y r
    masalı da yahudilikte yayılmıştır. İşte Ku rey ş büyükleri: "Son dinde de bunu işitmedik..." derken buna işaret etmiş oluyorlar. Allah'ı mutlak surette "bir" kabul edeni işitmedik. Bunu Muhammed
    (S.A.) tebliğ ediyor. O halde onun sözü yalan ve uydurmadan başka değil!

    YanıtlaSil