9 Eylül 2014 Salı

İNANÇ HÜRRİYETİ

Âyet-i kerime en ince noktalarına kadar îman mefkûresini izah edip, Allah’ın sıfatları ve bunların mahlûkat ile olan alâkasını beyan ettikıen sonra... 
Bu davayı yüklenen, bu mefkûreyi taşıyan dalâlete düşmüş, bataklıkta kaybolmuş zavallı beşeriyyete kumanda vazifesini deruhde etmekle mükellef olan mü’minlerin takip edecekleri yolu belirtmeye başlıyor.

. 256 — «Dinde zorlama yoktur. Gerçekten Hak ile bâtıl iyice ayrılmıştır. Putları inkâr edip, Allah’a inanan kimse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Ve AIla, Sem i dir, Alîm dir.

257 — Allah, inananların dostudur. Onları zulümattan nura çıkarır. Küfr edenlerin dostları ise putlardır. Onları nurdan zulü-mata çıkarırlar. İşte onlar, cehennem ashabıdırlar. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır.»

Akidenin ileri sürdüğü kaziyye —bu dinin belirttiği gibi — beyan edildikten sonra idrak edip, ikna olma kaziyyesidir. Yoksa zorlayıp, icbar etme kaziyyesi değil... Bu din bütün kuvveti ve takati ile insanoğlunun idrakine hitab eder. Düşünen kafalara, bedahet sahibi mantıklara, infial halinde olan vicdanlara hitab ettiği gibi, fıtratın en gizli noktalarına da hitab eder. Beşer denilen şu varlığın bütün duygularına, müşahedesi ile izana dönülen maddî harikalar ve manevî baskı vasıtalarına baş vurmadan doğruca insanoğlunun idrakine hitab eder.

İslâm, insanın hissiyatını tesir altına almak için maddî veya manevî harikalar cinsinden bir baskı vasıtasına baş vurmadığına göre elbette ki beyan, ikna ve inandırma vasıtalarına baş vurmadan, sindirici baskı vasıtalarına ve zorlama yollarına baş vuracak,tehdid ve baskı unsurlarının tesiri altında zorla dine girdirmeye çalışacak değildir.

İslâmdan önceki dinlerin en sonuncusu olan Hıristiyanlık, imparator Konstantin’in Hıristiyanlığı kabulünden sonra Romalı ların uyguladığı tazip ve eziyet metodlarının aynısmı kendileri kullanmıya başlamışlar ve ateşle demirin teşkil ettiği baskı yollarına baş vurmuşlardı. Tıpkı daha önce Romalı ların, hıristiyan lığı kabul etmiş azınlıklara tatbik ettiği vahşet ve kasvetin aynısı ile karşılık vermişlerdi. Hatta bu baskı ve eziyyet usulleri sadece Hıristiyanlığa girmeyenler için değil. Roma devletinin kabul ettiği mezhebe girmeyen Hıristiyanlar için de tatbik edilmiş ve bizzat îsa (A.S.) ın tabiatına muhalif olan bir yol takip edilmeye başlanmıştı.

İslâm gelince ilk olarak bu ulu ve büyük prensibi derhal ilân etti.

«Dinde zorlama yoktur. Gerçekten hak ile batıl iyice ayrılmıştır.»



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder