24 Eylül 2014 Çarşamba

Muhakkak ki göklerde ve yerde mü’minler için âyetler vardır.

Vay haline yalancı ve günahkâr her kişinin.

Kendisine okunan Allah’ın âyetlerini dinleyip sonra onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnir. Ona can yakıcı bir azabı müjdele.

Âyetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır, 'şte onlara horlayıci bir azap vardır.

Bir başka insan topluluğu daha görüyoruz ki, belki de ehli kitaptır onlar. Ama düşünce ve ölçüleri bozuk. Sağlam iman gerçeklerinin değerini takdir edemiyorlar. İyi işler yapan mü’minlerle kendi kötü hareketleri arasındaki asıl farkı hissedemiyorlar. Ama Kur’anı kerîm burada onlara her iki grup arasında Allah’ın ölçüsüne göre köklü farklar bulunduğunu iş’ar ediyor, meseleleri yanlış düşündüklerini ve kötü hüküm verdiklerini belirterek kâinatın yaratılış ve oluş merhalesinin başlangıcından beri Allah’ın şaşmaz ölçüsüne göre değerlendirilen ölçülerini belirtiyor:

Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini iman edip salih amel işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.

Allah gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Ta ki herkes kazancına göre karşılık görsün. Ve onlara zulmedilmez.

Bu âyetlerin gerisinde bir insan grubunu daha görüyoruz ki, heveslerinden başka başvurulacak bir hakem tanımıyor. Arzusunu tanrılaştırarak ona tapıyor ve hevesinin doğrultusunda yürüyor. Bu grubların şu âyeti kerîmede fevkalâde bir tasvirle canlandırıldığını müşahade ediyoruz. Âyeti kerîme onların durumu karşısında hayretini belirterek gafletlerini ve körlüklerini ortaya seriyor:

Gördün mü o kimseyi ki, heva ve hevesini kendisine tanrı edinmiş, bilgisi olduğu halde Allah onu şaşırtmış, kulağını ve kalbini mühürlemiş ve gözüne perde koymuştur? Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir onu? Hâlâ ibret almayacak mısınız?

İnsanlardan bir başka grup ta âhiret meselesini inkâr ediyor, diriliş ve hesap gününden şüphe ediyor, yeryüzünde hiç lüzumu yokken bürhanlar talep ederek inkâr yolunda diretiyor. Kur’anı kerim bu grubu da bu meselenin doğruluğunu gösteren gözleri önündeki delillere tevcih ediyor. Ama onlar bu delillerden yüz çeviriyorlar.

Ve dediler ki: “Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. ölürüz ve yaşarız. Ve bizi ancak zaman helak eder”. Bu hususta onların bir bilgisi de yoktur. Başka değil onlar sadece zannederler.

Âyetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman “doğru sözlü iseniz babalarımızı getirin bakalım” demekten başka hüccetleri yoktur.

De ki: “Allah diriltir sizi, sonra öldürür, sonra şüphe götürmeyen kıyamet gününde sizi toplar. Ne var ki insanların çoğu bilmezler.

Olabilir ki bütün bunlar aslında tek bir gruptan çıkmaktadır, aynı grubun fertleridir de Kur’anı kerîm burada ve orada ayrı ayrı değerlendirmektedir. Ancak Mekke döneminde İslâm davetine karşı çıkan müteaddit grublarin da olması muhtemeldir. Aralarında kitap ehli olan da yer almaktadır. Halbuki o günkü Mekke de ehli kitap çok azdı. Diğer taraftan bu grublarin Mekke de o gün mevcut olmayıp sadece o günkü insanlarin ibret almalari için serdedilmiş olması da ihtimal dahilindedir. Her nasıl olursa olsun Kur’anı kerîm o insanları yaptıklari ve nitelikleriyle mukabele ederek bu sûrede onlardan böyle söz ediyor. Ayrıca yüce Allah onlara kendi iç dünyalarındaki ve dış âlemdeki âyetleri de gösteriyor. Kıyamet gününde hesaba çekilmekten sakınmalarını belirterek kendilerinden önce Allah'ın dininden sapanların başına gelenleri onlara gösteriyor. Allah’ın âyetlerini şu sade ama çok derin tesirleri ihtiva eden üslûp içerisinde gözleri önüne seriyor:

Muhakkak ki göklerde ve yerde mü’minler için âyetler vardır.

Ve sizin yaratılmanızda, yeryüzüne yayılan canlılarda kesin olarak inanan topluluklar için âyetler vardır.

Gece ve gündüzün değişmesinde ve Allah’ın gökten indirmiş olduğu rızıkla ölümümden sonra yeri diriltmesinde, rüzgârları değiştirtmesinde akıllarını işleten topluluklar için âyetler vardır.

işte bunlar Allah'ın âyetleridir. Onları sana hak ile okuyoruz. Artık Allah’tan ve onun âyetlerinden sonra hangi söze inanırlar.

Bir başka seferde aynı âyetleri Allah’ın kendilerine lütfettiği nimetleri şeklinde gözlerin önüne getiriyor ama onlar bu nimetleri düşünüp ibret almaktan uzak bulunuyorlar.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder