10 Eylül 2014 Çarşamba

SECİMLER ....

Allah’tan başka bütün varlıklar ihatalı hüküm vermekten âcizdirler. Bu gerçeği tartışmaya bile gerek yoktur. Binaenaleyh âciz ve eksik kimseler beşer hayatı için hüküm koyamazlar. Koymaları mümkün değildir.

Bu gerçek, bedihî olmakla beraber birçokları bu konuda tartışıyorlar veya onu kabul etmiyorlar. Ve onlar Allah’ın koyduğu hükümlerden başka kendileri için hüküm koyma cesaretini gösteriyorlar. Bunu yaparken de kendi milletleri için iyilikte bulunduklarını ve en iyisini seçtiklerini sanıyorlar. Hayat şartlarıyle koydukları hükümler arasında bir paralellik bulunduğunu kabul ediyorlar. Sanki onlar Allah’tan daha iyi biliyorlar da O’ndan daha iyi hüküm koyuyorlar (Haşa) ve sanki onlar Allah’ın izni olmadığı konularda Allah'tan başkalarını O'na ortak koşuyorlar! Bundan daha kötü ve Allah’a karşı bundan daha fena bir şey olamaz.

Hakteâlâ insanlık için faydalı olduğunu bildiği, insanın tabiatı ve fıtratiyle kâinatın tabiatı ve fıtratı arasında ahenk sağlayacağını kabul ettiği hükümleri vaz etmiştir. Bunun için Allah’ın koyduğu hükümler insanların kendi aralarındaki dayanışmayı ve büyük kâinat güçleri karşısındaki ahengi en son haddine kadar tahakkuk ettirir. Bütün bu temel hükümleri kurduktan sonra gelişen hayatın ihtiyaçlarıyle birlikte değişen fer’î hükümleri bu temel esaslara göre tanzim etme hakkını da yine Cenabı Allah insanların eline vermiştir. Ancak bu hüküm çıkarma umumî hükümlerin ve külli sistemlerin hududu çerçevesinde mümkün olabilir. Bu durumda insanlar herhangi bir şeyde ihtilâfa düşecek olurlarsa onu Allah’a havale ederler. Ve Allah’ın insanlar için koyduğu temel nizamın külli kaidelerine göre tanzim ederler. Bu İlâhî nizam beşer hayatındaki her türlü cüzi hükümleri ve pratik ihtiyaçları düzenlemek üzere ana mizan olarak sabit halde kalır.

Böylece teşri kaynağı birleştiriliyor ve hüküm yalnız Allah'a tahsis ediliyor ki O, hüküm verenlerin en iyisidir. Bu nizamın dışındaki hükümler Allah'ın şeriatinin ve dininin dışına çıkmak, peygamberleri Nûh, İbrahim, Mûsa, İsa ve M u h a m-m e d (A.S.) e tavsiye olunan hükümlerin haricine gitmektir: “Şayet kesin hüküm bulunmayacak olsaydı aralarında hemen iş olup biterdi”.

Aslında Allah onları kıyamet gününe tehir ederde kesin hükmünü söylemiştir. Eğer bu hüküm olmasaydı işlerini bitirir Allah’ın şeriatına muhalif olarak başka yollara gidenleri acil bir ceza ile mahvederdik Fakat kıyamet gününe kadar onları tehir etmiş bulunuyor:

“Doğrusu zalimlere can yakıcı azap vardır”. İşte zulmedenleri bekleyen ceza... Allah'ın şeriatını bırakıp ta başkalarının izinden gitmekten daha zalimane bir hareket varmıdır? Ve işte bu zalimlerin yer aldığı kıyamet tablolarından bir tablo. Âyeti kerime onları azabın endişesinden korkak ve titrek halde gösteriyor, halbuki daha önce azap söz edildiği zaman ne korkuyor ne de titriyorlardı: “Göreceksin ki yaptıkları şeyler başlarına gelirken zalimler korkudan titrerler”.

Çok garip bir ifade bu. Titremelerini yaptıkları şeye bağlıyor Ve sanki onlar korkunç bir sarsıntıyı bizzat çıkarıyorlar ve bunu yaparken de seviniyorlar. Seviniyorlar ama günü gelince titreyecekler ve dehşete kapılacaklar. Ve sanki yapmış oldukları fiil kurtuluşu imkânsız bir azaba dönüveriyor hemen



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder