27 Şubat 2015 Cuma

İÇKİ BELASI

Âyeti kerime, Allah’a ibadet emri ve O’na herhangi bir şeyi ortak koşmak yasağı ile mevzua giriyor. İbadet manasına en yakın duygu olan namaza işaret ediyor. İkinci âyette de, namazın ve namaz için lüzumlu taharetin bazı hükümleri beyan ediliyor:

43 — Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilmedikçe namaza yaklaşmayın. Cünub olduğunuz zaman da güsledinceye kadar böyle... Meğer ki yolcu olasınız. Hasta veya seferde iseniz, yahut biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunmuş iseniz, su bulamadığınız takdirde, temiz toprağa gidip, yüzlerinizi ve ellerinizi sürün. Şüphesiz Allah, affedici ve bağışlayıcıdır.

Bu âyet, İslâm cemiyetinin Rabbânî terbiye silsilesinin bir halkasıdır. Bir cemiyet ki, İslâm onu, cahiliyet bataklığından çekip kurtarmıştı. Ve içki, o cahiliyet cemiyetinin her tarafa yaygın ve köklü geleneklerinden biri, hatta ilk göze çarpan mümeyyiz vasıflarından idi. Zaten içki, eski ve yeni bütün cahiliyet topluluklarının hemen hemen müşterek özelliğidir... O, cahiliyetin zirvesinde bulunan Roma ve İran’ lıların da başta gelen hususiyet-lerindendi. Keza bugün de aynı cehaletin pençesinde kıvranan Avrupa ve Amerika’ lıların da mümeyyiz vasfıdır. Afrika’ nın geri kalmış ülkelerinde bile aynı cahili özellikler mevcuttur!...

Modern cahiliyet hayatının en zirvelerinde bulunan devletlerden biri olan İ s v e ç ’ de, geçen asrın ilk yarısında, her ailenin, her gün içki içip tahsis ettiği muayyen bir vakti vardı ve bir kişinin günlük içki istihlâki ortalama yirmi litre idi. Hükümet bu işin vahametini hissettti ve bu hâlin devamıyla doğacak mahzurları düşünmeye başladı. İlk tedbir olarak içkiyi saklamak, ferdi istihlâki tahdid etmek ve umumi yerlerde içmeyi menetmek siyasetiyle işe el koydu. Fakat bu kayıtlar kısa bir zaman sonra gevşedi ve vaziyet tekrar eski hâline avdet etti. Artık lokantalar da, yemek de yemek
şartıyle içki içmek serbest hale geldi. Sonra umumi yerlerin bazısında içki müsadesi verildi; fakat bu müsade sadece gece yarısına kadardı. Bundan sonra sadece bira serbest bırakıldı. Müteakiben içki iptilası, olgunluk çağına henüz gelen gençler arasında da süratle yayıldı.

Amerika’ya gelince; hükümet, 1919 yılında içki yasağına dair bir kanun çıkardı. Bu kanunun gerekçesi; içkinin akli muhakemeyi bozması ve müfekkireyi sarsması idi. Bu kanun onbeş sene varlığını devam ettirdi. Nihayet hükümet 1933 yılında onu ilgaya mecbur oldu. Fakat radyo, sinema, konferans gibi bütün neşir organları, içkinin aleyhinde propaganda yapmaya devam etti. İçki aleyhtarlığı için bir senede hükümet bütçesinden sarf edilen meblağ, 60 milyon doların çok üstünde idi. Yapılan kitap ve neşriyatlar, on milyarlarca sayfayı geçiyordu. 15 senelik içki yasağında, kanunun infazı için sarfedilen meblağ takriben 7,500 bin liradan çok fazla idi; ve bu devrede 300 kişi idam edildi, 532,335 kişi hapse atıldı; 480 milyon lira para cezası tahsil edildi. Dört milyar 132 milyon liralık mülk müsadere edildi. Fakat bütün bunlardan sonra Amerika, yine de kanunu ilga etmeye ve eski hâline avdete mecbur oldu.

İslâm gelince; o, birkaç âyeti ile, cahiliye hayatının bu açık ve derin yarasını neticeye bağlayıverdi.

İşte bu; eski ve yeni bütün cahiliyet nizamları ile İlâhî nizam arasmdaki farktır... Beşer nefsini ve insani cemiyetleri tedavi ve ıslah hususunda, kapatılması imkânsız bir mesâfedir...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder