24 Şubat 2015 Salı

Kötü arkadaş, arkadaşının aklına hayaline gelmeyen hileli yollarla onun kalbine ve kafasına hülûl eder.

1 — De ki : Sığınırım bütün insanların Rabbine,

2 — Bütün insanların hükümdarına,

3 — Bütün insanların İlâhına,

4 — O sinsi vesvesecinin şerrinden ki,

5 — Vesveseler verir insanların içine;

6 — Bu vesveseci gerek cinden gerek insandan olsun.

https://www.facebook.com/video.php?v=621438904537563

Bu sûrede, gerek cinlerden gerek insanlardan olsun, insanoğlu nun içine sinsice vesvese veren yaratıklardan; insanların Rabbi Hükümdarı ve İlâhı olan Allah’a sığınılmaktadır.


Burada zikredilen Rab, Hükümdar ve İlâh gibi sıfatlar. Allahu-teâlânın sıfatlarıdır. Vesvesecilerin şerrinden bu sıfatlara sığıınldığı gibi diğer bütün kötülüklerden korunmak için de yine bu sıfatlara iltica edilir.

ibn-i Abbas (R.A.) Hz. Peygamber (S.A.) den şöyle bir hadis rivayet etmektedir:
"Şeytan insanoğlunun kalbi üzerine oturur. İnsanoğlu Allah’ı andığı takdirde derhal sıvışıp kaçar. Allah’dan gafil olduğu takdirde ise ona vesvese verir.” '

İnsanların vesvesesine gelince; bu mevzuda bilinen şeyler daha çoktur. İnsanların öyle vesveselerine şahit oluyoruz ki, şeytanın vesveselerinden çok daha tehlikeli!

Kötü arkadaş, arkadaşının aklına hayaline gelmeyen hileli yollarla onun kalbine ve kafasına hülûl eder. Arkadaşına karşı beslediği güven ve itimadı kötüye kullanarak onu, bir daha yakayı kurtarması mümkün olmayan badirelere sürükler.

Mevki sahiplerini şer çemberinin içine alan gruplar vardır.

Bunlar o mevki sahiplerine vesvese ve telkinlerini işleye işleye hak yoldan uzaklaştırırlar, yeryüzünü ifsat eden, nesilleri bazen azgınlar haline getirirler.

Yine bir takım şer insanlar, cemiyet içinde söz ve ifadeleri tahrif edip bâtılı hak gibi göstererek bozgunculuk yaparlar.

İnsanoğlu yaratılışı itibariyle nefsanî ve şehvanî duygulara sahiptir. Bu duyguları sinsice tahrik eden şehvet tüccarlarının şerrinden uzak kalmak ancak Allahın yardımı ve uyanık bir kalbe sahip olmakla mümkündür.

Çok sayıda sinsi vesveseciler vardır ki, bunlar kalblere hangi boşluklardan hülûl edileceğini bilirler. O boşluklardan kalblere girmek için farkına varılmayan vasıtalar ve kementler kullanırlar. Bu insanlar cin ve şeytanlardan çok daha şerli, sinsi ve tehlikelidirler:

İnsanoğlunun kendi başına bu sinsi vesveseleri bertaraf etmesi mümkün değildir. Onun içindir ki Allahuteâlâ, bu korkunç savaşı kazanması için kendisine bir takım koruyucu silah ve cephaneleri tavsiye etmektedir.

Vesvesecinin ( er'-*- ) vasfıyle zikredilmesi ibretle üzerinde
durulmasını gerektiren bir husustur. Bu sıfat bir taraftan onun vesvese vermek için gizliden gizliye ve sinsice fırsat kolladığını ifade ederken, diğer yandan korkak ve zayıf olduğunu ortaya çıkarıyor Anlaşılıyor ki — bu vesveseci cinlerden de olsa insanlardan da — onun şerrinden korunmasını bilenlerin karşısında hiç bir faaliyet gösterememektedir. Gönül kapılarından giriş izni vermeyen uyanık ve tedbirli insanların önünde sinerek kaybolmakta ve tersyüzün geldiği yere dönüp gitmektedir. Peygamberimiz (S.A.) bunu şu mubarek sözleriyle ifade buyurmuştur:

“Allahı anıp O'na sığınınca vesveseci sinip kaybolur. Allah’tan gafil kalınca vesvesesini icra eder.”

Mücadeleye silahlanmış (kuran ve sünnet bilgilerini bilmek) olarak çıkan müminin karşısında sinsi vesvesecinin zayıf ve âciz kalarak kaybolması mâneviyatları yükseltmekte ve kalblere kuvvet vermektedir.

Fakat diğer yönüyle şunu bilmek gerekir ki, bu mücadele bitmek bilmeyen uzun bir mücadeledir. Vesveseci ara vermeden gaflette avlamak için sinsice fırsat gözetir. Bir an için uyanık olmak meseleyi halletmez. Kıyamete kadar sürecek olan bu mücadelede devamlı uyanık bulunmak gerekmektedir. Kur’anı Kerimin birçok yerinde bu hususa işaret edilmektedir. Bu cümleden olarak Allahutela lsra sûresinde şöyle buyuruyor:

Meleklere: “Âdeme secde edin” demiştik ve onlar da secde etmişlerdi de İblis etmemiş: “Ben çamurdan yarattığın kişiye secde eder miyim” demişti:

Ve demişti ki : “Benden üstün tuttuğun kimse bu mu? Beni kıyamet gününe kadar geciktirirsen, azı müstesna olmak üzere onun zürriyetini azdırıp kendime bendederim.”

Allah : “Haydi git! Onlardan sana kim uyarsa bil ki, cehennem hepinizin cezası olur. Hem de tam bir ceza” dedi.

“Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat. Onlara karşı atlı ve yayalarınla haykırarak yürü. Mallarına, evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun.” Şeytan bu! Onlara bir aldatıştan başka ne vaad eder?

“Doğrusu benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin" olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.” '

Mücadele ve mücadeleye sebep olan şer unsurların mahiyeti bu olduğuna göre — şer kaynağı ister bizzat şeytan, isterse onun oyuncağı haline gelen insanlar olsun — bu şerri defetmenin üstesinden gelebileceğini insanoğlunun bilmesi gerekir. Bilmelidir ki bütün yamukların mutlak hâkimi kendisinin Rabbi, Meliki ve ilâhı olan Allahuteâlâdır. Bir yandan insanoğluna harp ilân etmesi için İblise müsaade eden Allahuteâlâ diğer yandan onun dizginini elinde tutmaktadır. Böylece; onun, ancak Rableri, Melikleri ve İlâhları olan Allahuteâlâdan gafil kalanlara musallat olabileceğini sağlamış, Allah’ı anıp O’na sığınanların ise bu şerden ve şerrin tevlid edeceği gizli kötülüklerden mahfuz kalmalarını teminat altına almıştır.

Şu halde, hayır kuvvetler üstün bir kuvvete, hakikatler ötesi bir hakikate dayanmaktadır ki, o da Rab, Melik ve ilâh olan Allahuteâlâdır. Şerrin dayanağı ise sinsi bir vesvesecidir. Yapacağı kötülüğü aşikâr yapmağa gücü yetmez. Karşısına çıkılınca sıvışıp kaybolur. Allah'a sığınıldığı an hezimete uğrar.



Bu ifade, hayırla şerrin mahiyetini gözler önüne seren en mükemmel ifadedir. Şüphesiz ki kalbler bu mükemmel ifadenin ışığı altında huzur, kuvvet ve emniyete ulaşmış olarak mağlubiyetten kurtulacaktır.

önünde de sonunda da kemaliyle hamd Allah’adır. Güvenilecek olan O, muvaffak kılan O, sığınılacak olan O, ve yegâne yardımcımız yine O’dur...

NÂS SÛRESİNİN VE TEFSİRİN SONU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder