5 Şubat 2015 Perşembe

YETİME YOKSULA İYİLİK ETMEYENLER

Kur’anı kerim M e k k e ’de bolluk ve darlık hususunda Rablari hakkında böylesine kötü düşünen bir gruba hitap etmekteydi. Gerçi bunların benzerleri yeryüzünde daha üstün ve daha geniş blr Alemle bağlantısını koparmış olan her cahiliyet sisteminde bulunabilir. Onların yeryüzündeki insanlarla ilgili ölçüleri bolluk ve darlıkla mütenasipti. Çünkü onlara göre mal ve makam herşeydi. Ve bunun ötesinde bir ölçü yoktu. O yüzden de mala karşı aşırı bir sevgileri vardı. Esir olurcasına mal tutkunuydular. İhtiras ve yüzsüzlüğe vardırıyorlardı bu huylarını. Cimrilik ve bencillik ediyorlardı. Bunun için âyeti kerîme onların bu noktada içinden geçenleri açıklıyor Ve bu cimriliğin ve oburluğun asıl sebebinin rızıkların daraltılıp bollaştırılmasının gerisinde mevcut olan imtihanın mânasını kavrayamamak olduğunu belirtiyor.
17 — Hayır, bilakis siz yetime iyilik etmezsiniz.

18 — Yoksula yedirmek için birbirinize özenmezsiniz.

19 — Size kalan mirası hak gözetmeden yersiniz.

20 — Malı da pekçok seversiniz.

Mesele imandan uzak insanların dediği gibi değildir. Rızkın bolluğu veya darlığı insanın Allah katındaki şerefiyle mütenasip değildir Geniş rızıklı olmak, üstün olmayı, rızkın darlığı da Allahuteâlânın o kimseyi hakir kıldığına delâlet etmez. Asıl mesele şudur; Siz gerçek mânada vermeyi ve gerçekten malın hakkını yerine getirmeyi bilmiyorsunuz. Çünkü siz koruyucusunu ve desteğini yitirmiş babadan yoksul olmakla her şeyini kaybetmiş küçücük bir yetime iyilik etmezsiniz. Aranızda yoksul olduğu halde kimseden varıp istemeyen miskini doyurmağa birbirinizi teşvik etmezsiniz. Şu halde miskini doyurmak hususunda insanların birbirini teşvik etmemesi ve birbirine tavsiyede bulunmaması kötü bir harekettir. Ayrıca toplum içerisinde içtimai vazifenin yapılmasının ve umumun hayrına olan işlere koşulmasının bir dayanışma zarureti olduğu ve İslâmın ana çizgisini temsil ettiği ima edilmektedir.

Siz, imtihanın mânasını kavrayamıyor ve yetimlere iyilikte bu lunarak birbirinizi teşvik ederek miskinleri doyurmaya imtihanda muvaffak olmağa çalışmıyorsunuz. Bunun aksine siz, mirası hak gözetmeden hırsla yiyorsunuz. Malı azgınca seviyorsunuz. Muhtaçlara iyilik etmek ve yoksulları doyurmak hususunda içinizde hiçbir duygu ve his yok.

Daha önce de belirttiğimiz gibi İslâm geldiğinde Mekke ’de mal yığmak için her türlü yollara başvurularak insanın kalbini karartan ve katılaştıran şekilde mala karşı hırsla üşüşme hali vardı. Yetimlerin malı har vurulur, harman savrulurdu, özellikle yetim kalmış kız çocukları çeşitli şekillerde tarizlere uğrardı. Hele mirasla alâkalı hususlarda büsbütün hakları çiğnenirdi. Bu konuyle ilgili tefsirin muhtelif yerlerinde açıklamalar yer almıştır. İslâm öncesi Mekke toplumunda faiz yoluyle ve diğer gayri meşru yollarla mal yığmak bir alışkanlıktı. Nitekim bu hal günümüze kadar her zaman ve her yerdeki cahiliyet cemiyetlerinin alâmetidir.

Bu âyetlerde onların içinde geçen gerçeklerin açıklanmasının yanı sıra bu durum kötülenmekte ve “hayır” kelimesiyle tekrarlanan ifade onları korkutmaktadır. İfadenin cümle kuruluşunda ve vurgulamalarında da bu durum ortaya çıkmaktadır. Âyetlerin ses tonu onların mal üzerine şiddetle üşüşmelerini bize anlatmaktadır:

“Malı da pekçok seversiniz. Size kalan mirası hak gözetmeden yersiniz”».
*************************************************************
YETİME YOKSULA İYİLİK ETMEYENLER
http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2015/02/yetime-yoksula-iyilik-etmeyenler.html?spref=fb

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder