Hilafet Dergisi - Islam Fikrine Dayali Siyasi Dergi
Müslümanlar dün izzet, şeref, haysiyet, maddi refah ve üstünlük nimetini nefislerine yerleştirdikleri bir hayata sahiptiler. Bu ise İslamî hayattı. Müslümanlar o zamanlar İslam’a inanmakla yetinmeyip onu hayatlarına bir ölçü yapmışlardı. Kısaca İslam fert ve toplum olarak Müslümanların yaşam bünyesinde fiilen vardı. Müslümanlar İslam’ın hayır dediğine hayır, şer dediğine şer, kötü dediğine kötü, iyi dediğine de iyi olarak bakmışlardı. Bunun neticesi olarak da Allah-u Teâla'dan nimet olarak izzetli bir hayat buldular. Ancak nezamanki Müslümanların duygu ve düşünceleri değiştirilmeye başlandı, ümmet içerisine fitne atıldı, işte o zaman Müslümanların şahsiyetinde gevşemeler oldu. Hatta batı kültürü, nizamı ve fikirleri ümmetin bünyesinde yer etmeye başladı. İyi ile kötü, güzel ile çirkin, doğru ile yanlış İslam açısından değil de fert ve toplumun heva ve hevesiyle belirlenmeye başlandı. İslam kardeşliği yerine milletçilik ve vatancılık duygularına yer verildi. Toplumsal ilişkilerde laiklik akidesine göre hareket edildi, Şer-i Hüküm’lerden uzaklaşıldı. Dolayısıyla içerisinde bulunduğumuz bu zelil ve perişan ortam oluştu. Kısaca, ümmetin hastalığının sebebi Müslümanların şahsiyetlerini yitirmeleri ya da en azından yitirmeye başlamalarıdır. Bu durum ümmetin bir an önce kurtulması ve İslamî hayatı yeniden başlatması için bir ölüm kalım meselesidir. Aksi halde dünyada zillet içinde yaşamak, ahirette ise azaba mahkum olmak vardır. O halde bu iki yönlü kayıptan, hüsrandan kurtulmak için tek çare İslamî hayata dönmektir.
Allah-u Teâla şöyle buyurdu:
"…Bir topluluk nefislerindekini değiştirmedikçe, muhakkak ki Allah o topluluğun halini değiştirmez…" (Ra’d 11)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder