26 Aralık 2013 Perşembe

Onlar seni, sana vahyettiğimizden çevirip başkasını uydurmayı ve Bize atfetmeyi istediler ki, o zaman seni öz dost edineceklerdi.

73 — Onlar seni, sana vahyettiğimizden çevirip başkasını uydurmayı ve Bize atfetmeyi istediler ki, o zaman seni öz dost edineceklerdi.
74 — Biz seni sağlamlaşdırmamış olsaydık sen belki onlara biraz meyledecektin.
Allah'ın Hz. peygamberi koruduğu bu turlu oyunlar, İslâm dâvetini yüklenmiş olanlara daima hükmü elinde tutânlar tara f ı n d a n
oynanmak istenir.Davet sahiplerine azda olsa nüfuz edip yollarından saptırmaya, dâvanın istikamet ve kuvvetini bozmaya çalışırlar. Bu çabalarını yürütürken, koparacakları ufak bir taviz karşılığında büyük servetleri feda ederler. Dâvayı yüklenmiş olanlardan bazıları ise karşı taraftan gelen teklifi çok basit görerek kolayca oyuna geliverir. 
Çünkü hükmü elinde tutanlar kendisine dâvasını
tamamen bırakmasını teklif etmiş değillerdir. İstekleri sadece bazı tadilatın yapılması ve her iki tarafın orta bir yolda dostça birleşmesidir. (Dialog)
Şeytan çok defa dâva sahiplerini bu noktadan avlar. Onlara yaptığı telkînlerde ,Hükmü elinde tutanlara verilecek ufak tefek tavizlerle onları kazanmış olacaklarını, bu suretle dâvaya hizmet etmiş sayılacaklarını söyler ve rahatça aldatır.
Halbuki yolun başlangıcında yoldan hafifçe sapmak, sonuna varıldığı zaman yoldan tamamen çıkılmış olmasını sağlar. 
Dâvasından
ufacık bir taviz vermeyi veya dâvanın bir köşesini feda etmeyi kabullenen kimsenin, verdiği bu ilk tavizle kalması mümkün değildir.
Kendisinde böyle bir zaafın bulunması, geriye doğru attığı her adımın arkasından bir adım daha gerilemesini intaç eder.
Mesele, dâvaya kül (bütün)halinde inanmış olmak meselesidir. Ne kadar basit ve küçük olursa olsun dâvadan bir cüzün veya bir maddenin
kopmasına göz yuman kimse o dâvaya hakkiyle inanmış olamaz. 
vaya inanan kimse o dâvanın her cüzünü bir diğer cüzü kadar hak ve mukaddes bilmelidir. Dâvanın şu kısmı değerli, bu kısmı değersizdir; şu kısmı zaruri, bu kısmı gayri zaruridir gibi bir şey düşünülemez. Onun hiç bir zerresinden vazgeçilemez. 
Dâva kül halinde olduğu müddetçe dâvadır. Cüzlerinden birini kaybettiği taktirde bütün hususiyetlerini kaybeder. O, Bîr çok unsurun meydana getirdiği bir terkibe benzer. Unsurlardan biri kayboldu mu o terkip işe yaramaz olur!
Hükmü ellerinde tutanlar dâva sahiplerine tedrici olarak hülûl ederler. Dâva sahipleri dâvalarının bir tek cüzünü feda ettikleri takdirde vakar ve heybeden ortadan kalkar. O zaman, karşı taraf,onları maddi yönden doyurarak faaliyetlerine devam etmek suretiyle dâvayı tamamen teslim alacaklarına kanaat getirirler ve peşlerini bırakmazlar!
Hükmü elinde tutanları kendi safımıza çeker, davaya kazandırmış oluruz, gibi bir düşünce ile onlara dâvanın en önemsiz görünen bir yönünü dahi teslim etmek mağlup olmak demektir. 
Zira dâvayı başarıya ulaştırmak için onlara güvenilmiştir. 
Halbuki mü'minler dâvalarını sadece Allah'a inanır ve O'na güvenirler. Bir defa da içten mağlup olmak başladı mı, bunu zafere tahvil etmek mümkün olmaz!.
Onun içindir ki, Allahuteâlâ sevgili peygamberini müşriklerin oyununa gelip onlara az da olsa meyletmekten muhafaza buyurmuş
ve kendisine vahyettiği şeylerden ayrılmamasını sağlamıştır. 
Bu suretle sonunda karşılaşacağı azabı da rahmeti ile bertaraf etmiştir.
Zira Hz. Peygamber müşriklere meyledecek olsaydı muin ve yardımcısını kaybedeceği gibi, dünyada da âhirette de çifte azapla karşılaşacaktı
BU GÜNÜMÜZDEDE İSLAM ALİMLERİ  AYNI TUZAĞA DÜŞÜRÜLMEK İSTENMEKTE VE NE YAZIK DÜŞÜRÜLMEKTELERDİR.
BU GÜN BU MÜSTEŞRİKLER BU KONU HAKKINDA ARALIKSIZ ÇALIŞMA YAPMAKTADIRLAR.KAVRAM KARGAŞASI ÇIKARMAKTADIRLAR.
ÖRNEK,CİHAD,DEVLET VB GİBİ HUSUSLARDA.
ONUN İÇİN ÇOK DİKKATLİ OLMAMIZ LAZIM.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder