1 Ocak 2014 Çarşamba

DÜNYA HAYATININ MİSALİ

Bu tablonun yanı sıra bütünüyle dünya hayatını kapsayan bir örnek veriliyor. Bir de bakıyoruz ki bu dünya hayatı da o yıkılmış, bahçe gibi. ömrü çok kısa, süresi çok az ve karardan yoksun:
45 — Dünya hayatının misâlini de anlat onlara. 0 gökten indirdiğimiz su gibidir. Ki bununla yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır.. Ama sonunda da rüzgarın savuracağı çörçöpe döner. Allah her şeyin üstünde bir kudret sahibidir.
Bu tablo çok kısa olarak sunuluyor. Bir yıldırım hızıyla geçip gidiyor. Sebebi ruhlardaki yokluğun ve zevalin tablosunu derinliğine yerleştirmek. Gökten su İner. Ama akıp gitmez, bir sel gibi coşmaz ve onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışır. Ne var ki bitki olgunlaşıp meyve vermez. Bunun yerine rüzgarın savuracağı çor çöp' haline gelir. Ve işte bu üç kısa cümle arasında birdenbire hayat şeridi son bulur.
Ayeti Kerime tablonun sunuluşunda çabukluğu ifade etmek için kelimelerin lâfızlarındaki uygunluğu da göz önünde bulundurmuş ve hepsini ard arda geliş ifade eden "fai takibıyye" ile kullanmış:
"Gökten indirdiğimiz su gibi." Hemen bunun ardından "yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır" ve hemen bunun da ardından "rüzgarın savuracağı çör çöpe döner." Hepsi takip ifade eden "fa"
İle birbirine bağlanıyor. Ve böylece bir çabukluk ifadesi belirtiliyor.
Ne kadar kısa bir hayat değil mi? Kısa olmaktan da öte önemsiz ve değersiz bir yaşayış.
49 — Mal ve oğullar dünya hayatının ziynetidir. Ama bakî kalacak salih ameller, sevab olarak ta, emel olarak da Rabbin katında daha hayırlıdır."
Mal ve evlat bu hayatın süsüdür.
İslâm ise normal hudutlar dahilinde kalmak şartıyle bu dünya hayatının süs ve nimetlerinden
faydalanmayı yasaklamaz. Ne var ki onlara verdiği yer bu süslü şeylere verdiği değer ebediyet ölçüsü içerisinde olur. Bunun ötesinde hiç bir şey ifade etmez. Bunlar dünya hayatının süsü olabilir ama
gerçek manada değer ifade etmezler. İnsanların mal ve çocuklara göre değerlendirilip hayatta bu esaslara göre Ölçülmesine asla musaade etmez. Sadece gerçek değer ebedi kalan ameller, sözler ve ibadetlerdir. Her ne kadar insanların uzun emeller beslemesi tabiî bir
alışkanlık ise de ebedi kalan salih ameller gerek sevab bakımından gerekse emel bakımından daha hayırlıdır. Gönüller bu ebedî gerçeklere bağlandığı ve bu noktada ümitlendiği, mü'minler kıyamet
gününde bu ebedi gerçeklerin netice ve verimlerini dikkatle bekledikleri zaman şüphesiz ki bu ebedî gerçeklerin önemi çok daha büyük olarak belirir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder