2 Ocak 2014 Perşembe

ŞEYTANA UYANLAR

Bu duruma düşen suçlular aslında şeytanın kendilerine çok büyük bir düşman olduğunu gayet iyi biliyorlardı. Ama yine de şeytanı dost edinmişler ve bu yüzden bu dehşet dolu, bu sıkıntı dolu
duruma duçar olmuşlardı. Ne tuhaftır ama değil mi? Hz. Adem'le şeytanın karşılaştığı günden beri, onun Adem soyuna düşman olmasına rağmen onların şeytanı ve şeytan soyundan olanları dost
edinmeleri?..
50 — Hani meleklere: "Âdeme secde edin" demişti te İblisten başka hepsi secde etmişti. O ise cinlerden olduğu için Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Şimdi siz beni bırakıp ta size düşman olan onu ve soyunu mu dost ediniyorsunuz kendinize? Zalimler için ne kötü değişmedir bu."

Burada o eski kıssaya işaret edilişin sebebi Hz. Adem'in soyundan gelip te bunca düşmanlığa rağmen Allah'ı dost edinmeyip şeytanı ve şeytanın soyundan gelenleri dost edinenlerin ne tuhaf bir
durumda olduklarını göstermek içindir.
Şeytanı ve şeytanın soyunu dost edinmek, her türlü günaha ve Allah'a isyana koşmaktır, öyle ise bunlar neden dost ediniyorlar tarihi düşmanlarını? Hem Allah onlara göklerin ve yerin yaratılışını göstermemiştir. Hattâ kendi yaratılışlarını bile öğretmemiştir ki
Allah'ın gaybına muttali olabilsinler. Ayrıca onları Hakteâlâ kendisi için bir yardımcı edinmiş değil ki bir güce sahip bulunsunlar!
51 — Oysa ben onları ne göklerin ve yerin yaratılmasında ne de kendilerinin yaratılmasında şahit tuttum. Saptıranları da hiç bir zaman yardımcı edinmiş değilim.''

Yalnız ve yalnız Allah'ın bir yaratığıdır onlar. Binaenaleyh
Allah'ın gaybından haberdar değildirler. Zaten Allah onların bu hususta yardımını da istememiştir:
 "Saptıranları da hiçbir zaman yardıma edinmiş değilim."...
Hiç Allahuteâlâ bırakın saptıranları, saptırmayanları bile yardımcı edinir mi kendisine? Şüphesiz ki Allah bütün kâinattan zengindir. Hiçbir varlığa ihtiyacı yoktur, sağlam bir kuvvet sahibidir.
Burada müşriklerin hurafe ve uydurmalarını kökünden yok etmek için bu tabire baş vurulmaktadır. Zira şeytanı dost edinerek Allah'a
başkasını şirk koşanlar bu yaptıkları harekete sebep olarak şeytanın gizli ilimlere sahip olduğunu ve fevkalâde gücü bulunduğunu ileri sürüyorlar. Halbuki şeytan bir saptırıcıdan başka birşey değildir. Allahuteâlâ ise hem sapıklıktan hem de saptıranlardan nefret eder.
Farzımuhal kendisine bir yardımcı edinecek olsaydı bile mutlaka sapıklardan ve saptırıcılardan seçmezdi bu yardımcıyı.
—   işte ifade-i celilenin anlatmak istediği asıl mana budur.
Bunun ardından kıyamet sahnelerinden bir sahne geliyor. Ve bu sahnede günahkârlarla müşriklerin akıbeti apaçık gösteriliyor.
52 — 0 günkü: "Bana ortak olarak iddia ettiklerinize seslenin" der. Onları çağırırlar ama hiç birisi cevap vermez. Aralarına bir uçurum koyarız.
53 — Suçlular ateşi görürler de ona düşeceklerini anlarlar ama ondan kaçacak yer bulamazlar.


öyle bir durumdalar ki onların şu anda hiçbir temele dayanmıyor davaları. Deyyan-ı Mutlak olan Allah onlardan kendisine eş koştuklarını çağırmalarını istiyor. Ayrıca onların da hazır bulunmalarını
emrediyor. Bir zühul içerisinde bu müşrikler âhirette olduklarını unutuyorlar da o şirk koştukları şeyleri çağırıyorlar. Çağırıyorlar ama cevap veren yok. O şirk koştukları şeyler de Allah'ın birer yaratıkları. Bu korkunç dehşet saçan durumda ne kendilerine ne de
başkalarına birşey yapabilirler. Hem Allahuteâlâ o mabudlarla bu kullar arasına büyük bir ayrılık koymuş. Ne bunlar ne de onlar bu
uçurumu geçebilirler. Çünkü ateşten bir uçurum bu. "Aralarına bir uçurum koyarız."
Suçlular bu durumu görünce korku ve dehşetle dolar içleri. Her an bu uçuruma düşebileceklerini düşünürler. Ne zordur ama önündeki bir azaba her an düşebileceğini kabul ederek beklemek. Hem
zaten onlar bu azaptan kaçıp kurtulamıyacaklarını kestirmişlerdir:
"Suçlular ateşi görürler de ona düşeceklerini anlarlar ama ondan kaçacak yer bulamazlar."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder