25 Şubat 2014 Salı

Allah'a ve peygamberine delilleriyle inandıktan sonra

Aralarında hüküm verilmek üzere Allah'a ve Resulüne
çağırıldıkları zaman müminlerin sözü sadece "işittik ve itaat ettik" demektir. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Müminler tartışmaksızın düşünmeksizin, tereddüt etmeksizin
kabul eder, boyun eğerler. Bu kabul ve boyun eğiş Allah'ın ve Resulünün verdiği hükmün gerçek hüküm olduğuna dair mutlak güvenden ileri gelmektedir. Ve onlar bilmektedirler ki O'nun hükmünün dışındaki hükümler sadece heves ve arzudan ibarettir. Bu kabul ediş ve boyun eğiş Allah'a mutlak mânada teslimiyetten doğmaktadır. Zira insana hayat veren Allah o hayatı dilediği gibi tasarruf eder. Hem onlar Allah'ın insanlar için istediği şeylerin, insanların kendileri için istediklerinden daha hayırlı olduğuna güvenmektedirler. Zira yaratan Allah yarattıklarını en iyi bilendir...
"Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." Evet kurtuluşa erenlerin. Zira Allah idare etmektedir onları, işlerini tanzim etmekte, münasebetlerini ayarlamakta, ilmi ve adeletiyle aralarında hükmetmektedir. Bunun için onlar kendi işlerini kendileri ayarlayanlardan, münasebetlerini tanzim edenlerden ve kendi aralarında çok az bir bilgiden nasibini almış, âciz birer beşer olan insanların hükümlerini kabullenenlerden daha hayırlı olacaktır. Kurtulmuştur onlar. Çünkü onlar tek bir nizama tâbi olmaktadırlar. Şuraya buraya sapmamakta, döneklik etmemektedirler. Bu nizama güvenle bağlanmış, onu takip eden ve başka noktalara dalmayan, enerjilerini boşa harcamayan, arzu ve heveslerin peşinde koşmayan, şehvet ve isteklerin kölesi olmayan kimselerdir. Kurtulmuştur onlar;
çünkü önlerindeki nizam açık, dürüst ve dosdoğru bir ilahî nizamdır:
Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, Allah'tan korkarsa ve ondan sakınırsa işte onlar kurtulanların ta kendileridir.
Bir önceki âyette hükümlere teslim olup itaat etmekten söz ediliyordu. Şimdi ise Allah'tan gelen her emir ve yasağa bütünüyle bağlanmaktan söz ediliyor. Bu bağlılığın yanı sıra Allah korkusundan ve takvasından bahsediliyor. Bilindiği gibi takva, Allah'tan korkmaktan daha şümullü mâna ifade eder. Çünkü Allah'ı gözetip büyük küçük her şeyde onun yanında olduğunu kabul edip, zati sübhaniyeye tazimle hoş görmediği şeyleri yapmaktan çekinmeyi, ondan haya edip, korku ve haşyet içinde celalinden sakınarak fenalıklardan vazgeçmeyi ifade eder.
Kim Allah'a ve Resulüne itaat eder ve Allah'tan korkar, sakınırsa işte onlar dünya ve âhirette kurtulanlardır. Ve Allah onlara vaad
etmiştir, vaadinden asla dönmez. Çünkü onlar kurtuluşu haketmişlerdir. Kurtulmaya ehliyetlidirler ve pratik hayatlarından kurtulmaları için lâzım olan şeyleri yapmışlardır. Allah ve Resulüne itaat, Allah'ın ilim ve hikmetine uygun olarak insanlar için çizdiği sağlam nizamına uymayı gerektirir. Bu nizam ise tabiatı itibariyle kişiyi dünya ve âhirette kurtuluşa erdirir. Allah'tan korkmak ve sakınmak bu nizama uymayı temin eden biricik bekçidir, çevreden seslenen aldatıcı oyunları görmeyi sağlayan tek koruyucudur. Böylece mü'minler sağa sola sapmazlar, şuraya buraya göz dikmezler.
Allah'tan korkup sakınarak Allah'a ve Resulüne itaat edip edeb
tavırını takınmak gerçekten gönüldeki ilâhî nurun aydınlığını ve
kalbin Allah'a yaklaşma derecesini gösteren yüce bir edeb tavırıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder