26 Şubat 2014 Çarşamba

ALLAH'IN VAADİ HİLAFET

Münafıkların durumu açıklandıktan ve onların bu şekilde akıbetleri belirtildikten sonra ayeti kerime onları kendi halleriyle baş
basa bırakıyor. Allah'ın ve Resulünün emrine itaat eden Mü'mînlere
yöneliyor. Samimi olarak peygamberin emrine itaatin iman ve amelle birlikte uymanın öbür dünyadaki hesap gününden önce bu dünyadaki mükâfatını beyan ediyor:
55 — Allah İçinizden iman edip salih amel işleyenlere vaat etti
ki: "Onlardan öncekileri nasıl halef kıldıysa, onları da yeryüzüne halef kılacak. Ve onlar için beğendiği dini temelli yerleştirecek, korkularını emniyete çevirecektir. Çünkü onlar. Bana kulluk eder ve hiç bir şeyi Bana şirk koşmazlar. Bundan sonra kim de inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir.
Allahuteâlânın ümmeti Muhammed 'den iman edip ameli
salih İsteyenlere kendilerini yeryüzünün halifesi kılacağını ve kendileri için seçtiği islâm dinini yeryüzüne hâkim kılacağını beyan buyuruyor. Korkularını emniyete çevireceğini vaadediyor. İşte Allah'ın vaadi . Ve Allah'ın vaadi hakikatin ta kendisidir. Muhakkak yerini bulur. Ve Allah asla vaadinden dönmez. Bu takdirde imanın ve yeryüzüne halife seçilmenin gerçek durumu nedir, nasıldır?
Allah'ın vaadinin tahakkuku için bir vesile sayılan Allah'a iman,
çok büyük bir gerçektir ve insanoğlunun bütün faaliyetlerini içine
alır ve onun faaliyetlerine yön verme ameliyesini ihtiva eder. iman
bir gönülde yer eder etmez onun pratik neticeleri görülür iş ve hareket seklinde meydana çıkar yapıcı, ihya edici hüviyetiyle görülür.
Bütün bunları Allah'a yöneltir ve O'nun rızasından başka hiç bir şey
talep etmez. Bu durumda yapılan şeyler Allah'a itaatin ve teslimiyetin ifadesi olur. İnanan kişi büyük küçük her şeyini Allah'a teslim eder. Ve kendisi için bir pay ayırmaz. Şahsî arzu ve iştihadan uzak bulunur. Bütün arzuları, istekleri, fıtri temayülleri Allah elçisinin getirdiği prensiplere uyar.
iman kişiyi her yönden kaplar. Zihnî düşüncelerinden, fikri tahayyülerinden, kalbinin atışına, ruhunun uçuşuna kadar, doğuştan
gelme isteklerinden bedeninin hareketlerine kadar, organlarının oynamasından attığı adımlarına kadar her şeye kendi rengini verir ve bütün bunlarda insanoğlu her şeyiyle Allah'a yönelir... Ve bu gercek Allahuleâlânın âyeti kerimesindeki ifadei celîlesinde bile göze çarpıyor. Allah inananları  yeryüzünün halifesi yapıp, güven ve temkinine nail kılmak için şunu sebep gösteriyor; "Çünkü onlar bana kulluk eder ve hiç bir şeyi bana şirk koşmazlar." Şirkin de çeşitleri ve kısımları vardır. Düşünce ve hareketlerle Allah'tan başkasına yönelmek ve onun buyruğu altına girmek bir nevi şirktir.
Bunun için iman bir hayat nizamıdır, mükemmel bir sistemdir
ki, Allah'ın buyruklarının hepsini ve yasaklarının bütününü içine
alır. Sebepleri bulup ortaya çıkarmak, hayat şartlarını kolaylaştırmak, hazırlıklı bulunmak ve yeryüzündeki büyük vazifeyi yüklenmek için gerekli yollara baş vurmak bu imanın şümulüne girer...
Yeryüzüne halife olmanın hakikati nedir?Yeryüzüne halife olmak demek sadece dünyada hakimiyet kurup mülk sahibi olmak demek değildir. Kazanıp karşı güçleri ezmek değildir. Bunlar imar, inşa ve yapıcı işlerde kullanıldığı
takdirde yeryüzüne halife kılınmanın sınırları içine girerler. Allah'ın yeryüzünde yaşayan insanlar için seçmiş olduğu nizamı gerçekleştirmek ve böylece beşeriyeti kemal basamaklarında en üstün
makamlara kadar çıkartmak, insanın insanlığına yaraşan bir nizam
kurmak için kullanılması şartıyle onların hepsi de hilafetin muhtevasında vardır.
Yeryüzüne halife seçilmek demek yıkma ve bozma için değil yapma ve kurma için gerekli gücü harcamak demektir. Zulmü ve
zorbalığı değil adalet ve emniyeti sağlamak demektir. Beşerî güçlerin ve beşerî düşüncelerin üstüne çıkabilmek demektir. Yoksa hayvanlık basamaklarında fert ve cemiyet olarak aşağılara inmek de
mek değildir.
İşte inanan ve ameli salih işleyenlere Cenabı hak bu halifeliği
vaadetmektedir. Daha önce geçmiş olan imanlı ve salih kimseleri
yeryüzüne halife kıldığı gibi onları da yeryüzüne halife kılacağını
vaadediyor ki böylece Allah'ın irade buyurduğu nizamını kurabilsinler. Allah'ın istediği adaleti gerçekleştirsinler. Allah'ın ilk insanı
yarattığı gün insanoğlu için takdir buyurduğu kemal basamaklarına yükselebilmelerini sağlayıcı nizamı kursunlar. Ama iktidar mevkiine geçip te yeryüzünde bozucu hareketler yapanlar, zulmü ve zorbalığı geçerli kılanlar ve insanlığı hayvanlastıracak faaliyetlere
girişenler... Hiç bir zaman için yeryüzünün hilafetine lâyık olmazlar.
Sadece bu gibi kimselerle Allah başkalarını sınar veya kendilerini
denemek ister. Bu da yine Hakteâlânın bir hikmetine mebnidir.
Müslümanların yeryüzünün halifeleri oluşlarını ve hilafeti anlattığımız tarzda kabuledişimizin mesnedi âyetin devamıdır: "Ve onlar için beğendiği dini temeli yerleştirecek." Dininin temelli yerleştirilmesi ancak onun kalblerde yer etmekle mümkün olur. Ayrıca hayatı dinin hükmüne ve tasarrufuna vermekle sağlanabilir. Şu halde Allah müslümanlara kendilerini yeryüzünün halifesi
kılacağını ve onlar için seçtiği dinin bütün yeryüzüne hükmetmesini
sağlayacağını vaadediyor. îslâm dini ise adaleti, şehvete hakim olmayı, yeryüzünü imar edip geliştirmeyi, yeryüzü kaynaklarından insanların faydalanmasını sağlamayı, madenlerden ve enerji menbalarından istifade etmeyi ve bütün bunların yanısıra Allah'a yönelmeyi emrediyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder