3 Şubat 2014 Pazartesi

Muhakkak ki Allah îman edenleri savunur. Zira hainleri ve nankörleri hiç sevmez.

38 — Muhakkak ki Allah îman edenleri savunur. Zira hainleri
ve nankörleri hiç sevmez.
39 — Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselere
mukabelede bulunmaya izin verilmiştir. Elbette Allah onlara yardım etmeye kadirdir.
40 — Onlar kî haksız yere ve "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri
için yurtlarından çıkarılmışlardır. Şüphesiz ki Allah insanların bir
kısmını diğeriyle bertaraf etmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan camiler yıkılır giderdi. Şüphesiz
ki Allah ona yardım edenlere yardım eder. Doğrusu Allah kuvvetlidir, azizdir.
41 — Onlar ki eğer kendilerine yeryüzünde bir iktidar, mevki
verirsek namazlarını dosdoğru kılarlar, zekât verirler, iyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeye çakşırlar. Bütün işlerin sonucu Allah'a aittir.
Şüphesiz ki her zaman şer ve sapıklık kuvvetleri yeryüzünde kol
gezmektedir. Hidayetle dalâlet, hayır ile şer arasındaki savaş sürüp
gitmektedir. îman kuvvetleriyle küfür ve diktatörlük kuvvetleri Allah'ın insanoğlunu yarattığı günden beri durmadan birbirleriyle carpışmaktadırlar...
Şer kuvvetleri azgın olabilir. Bâtıl kuvvetleri silâhlanmış olabilirler. Hiç çekinmeden hakkın üzerine yürüyüp onu tepelemek ve
korkmadan vurup öldürmek isteyebilir, insanlar hayır yolunu seçtikleri zaman onu engellemeye çalışabilir. Hakka açılan gönüllerin önüne duvarlar çekmek isteyebilir. İşte bütün bunlardan dolayı imanın, hayırın ve hakkın da kendisini ezilmekten koruyacak, fitnelerden muhafaza edecek, zehirli oklardan ve korkunç dikenlerden koruyacak kuvvete ve güce ihtiyacı vardır. Hiç bir zaman için yüce Allah şer, zulüm, ve bâtıl kuvvetlerine karşı imana dayanarak savaş veren iman, hayır ve hak güçlerini yalnız başına bırakmak istememiştir. Ruhlarda yer eden inanç gücüne, fıtratta kaynaşan hakikate, gönüllerde derinleşen hayırların eline terketmemiştir. Zaman olur ki bâtılın sahip bulunduğu maddî kuvvetler gönülleri sarsar, ruhlara fitne verir, fıtratı yerinden oynatır.  Sabrın da bir hududu vardır. Tahammülün de bir kapasitesi vardır. însan takatinin dayanabileceği nihayet bir süre vardır. Yüce Allah ise insanların kalblerini, ruhlarını en iyi bilendir. Bunun için müzminleri fitnelerle yüz yüze ve tek başına bırakmamıştır. Mukavemet için hazırlıklı olmalarını, savunma için güç birliği  yapmalarını ve her türlü cihat vasıtalarına sarılmalarını istemiştir.   Ve işte o zaman düşmanlarını reddedmek için savaşmalarına izin vermiştir.
Savaş meydanına dökülmeden önce, bu izni   çıkarmadan evvel
kendilerini korumak için savunmaya bizat kendisinin hâkim olacağını açık açık onlara bildirmiştir:
"Muhakkak ki Allah iman edenleri savunur."





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder