15 Mart 2014 Cumartesi

ALLAH'IN HUZURUNDA

Bilâhere mevzuun başında zikredilen kıyamet vakti gelince kâfirleri bekleyen akıbet gözler önüne seriliyor:
84 — Bir gün her ümmetten birer şahit getiririz. İnkâr edenlere itiraz için izin de verilmez. Özürleri de dinlenmez onların.
85 — O zalimler azabı görünce, hafifletilmeyeceği gibi mühlet
de verilmez
86— Allah'a şirk koşanlar şirk koştuklarını gördüklerinde derler ki "Rabbimiz, seni bırakıp taptığımız şeriklerimizdir. Bunlarda
onlara" doğrusu siz haksızsınız'' diyerek söz atarlar.
87— O gün Allah'a arzı teslimiyet ederler. Uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.
88— Küfredip, Allah yolundan alıkoyanlara, bozgunculuk yaptıklarından  dolayı azar üstüne bir azap daha artırırız.
Sahne peygamberlerden   şehadet edenlerle başlıyor, onlar kavimlerinden karşılaştıkları yalanlamaları anlatıyor ve buna rağmen tepliğ vazifesini yerine getirdiklerini mevzuu bahis ediyorlar. Küfredenler de orada hazır bulunuyorlar ama onlara konuşmak ve yaptıklarını isbat için müsaade edilmiyor. Şafaat talepleri müspet karşılanmıyor Sözleriyle veya fiilleriyle Rablerini memnun etmeleri de istenmiyor kendilerinden. Çünkü hepsinin vakti geçmiş ve her şey bitmiştir.
Şimdi hesap ve ceza anıdır... "O zalimler azabı görünce, hafifletilmeyeccği gibi mühlet te verilmeyecektir." Sonra birden bu sessizlik havasını Allah'a şirk koşanların görünmesi bozuveriyor. Onlar Allah'a eş olarak kabul ettikleri kimselerle birlikte mahşer sahasında yerlerini alıyorlar. Evet beraberlerinde o Allah'tan başka
şirk koştukları uydurma tanrıları da var. Ve işte onlar elleriyle işaret ediyorlar bu tanrılarını ve şöyle diyorlar: "Rabbimiz bunlar seni bırakıp ta taptığımız şeriklerimizdir." Şimdi kabul ediyorlar cenabı Allah'ın rableri olduğunu ve "Rabbimiz" diyorlar...   Hem akılları başlarına gelmiş olacak ki bunlar Allah'a şerik koştuklarımızdır 
demiyorlar da: "Taptığımız şeriklerimizdir." diyorlar...   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder