24 Haziran 2014 Salı

KUR'AN'IN CAZİBESİ VE MÜŞRİKLER

Kureyş uluları kendi adamlarına ve yakınlarına bu sözü söylerken kendileri Kur'an'ın tesirinden kurtulmuş olarak bunu söylemiyorlardı. Şayet kendi iç dünyalarında bu korkunç sarsıntıyı duymasalardı bu şeyi yapmazlardı. Kendi kavimlerine böyle ihtarlarda bulunmazlardı. Bunlar bile Kur'an'ın derin tesirini en güzel şekilde gösteren delillerdir.
İbn İshak der ki: "Bana Ibn Şihap Ezzühri'nin oğlu, M ü s 1 i m 'in oğlu Muhammed anlattı. Ona da
anlatılmış. Şöyle ki, Harb oğlu Ebu Süfyan, H i şam oğlu Ebu Cehil, Zühre oğullarının müttefiki
sakif kabilesinden  Şüreyk oğlu  Ahnes birleşerek bir gece evinde namaz kılan Resulullah (S.A.) ın okuduğu Kuranı dinlemek üzere onun evinin yanına gittiler. Her biri ayrı bir yerden
onun okuduğu Kur'an'ı dinliyorlardı ve hiç birisini arkadaşının yerini fark etmiyordu. Sabaha kadar okunan Kur'an'ı dinlediler. Fecir doğunca evlerine doğru yollandılar. Yolda birbirleriyle karşılaştılar ve birbirlerini kınamaya başladılar. Ve şöyle dediler: "Bir daha
böyle yapmayın. Şayet kavminizin beyinsizleri sizi görecek olurlarsa onların içine bir kuşku sokmuş olursunuz." Sonra ayrıldılar. Ertesi gece yine her biri teker teker gelerek Kur'an dinlediler ve fecir
vakti kalktıklarında yolda üçü de birbiriyle karşılaştı. Bir önceki
sözlerini yeniden tekrar ederek ayrıldılar. Üçüncü gece de aynı şekilde her biri geldi fecir doğana kadar okunan Kur'an'ı dinledi. Ve
yolda karşılaştıklarında birbirlerine şöyle dediler: "Bir birimize bir
daha böyle yapmayacağımıza dair söz vermeden ayrılmayalım." Bu
hususta sözleştiler sonra ayrıldılar.
Ertesi sabah Ş ü r e y k oğlu A h n e s asasını alarak Ebu
Süfyan'ın evine vardı. Ve dedi ki: "Ey Ebu Hanzele,
Muhammed (A.S.) in okuduğu şeyler konusunda görüşün nedir,
bana haber ver?" O şu karşılığı verdi: "Ey Ebu Sâlabe,
Allah'a yemin ederim ki, ondan işittiğim şeylerin bir çoğunu biliyorum ve bunlarla neyi kastettiğini anlıyorum. Ayrıca hiç bilmediğim
ve ne kastettiğini anlamadığım sözler de işittim." Buna karşılık
A h n e s  dedi ki: "Vallahi ben de öyleyim."
Sonra onun yanından ayrılarak Ebu C e h i 1 'in yanma gitti
ve dedi ki: "Ey Ebu Hakem, Muhammed (S.A.) den
işittiğin sözler hakkında görüşün nedir?" Ebu Cehil: "Ne işittik ki?"
dedi. Biz ve Abdi menaf oğulları şeref konusunda birbirimizle çekiştik. Onlar yemek yedirdiler biz de yedirdik. Onlar silah taşıdılar biz
de taşıdık. Onlar halka bir şeyler verdiler biz de verdik. Sonra her
ikimiz diz üstü çökmüş iken — ki hazır ol duruma geçmiş atlar gibiydik — onlar dediler ki: "Bizden bir peygamber çıktı ki gökten
vahiy gelir kendisine. "Biz böyle bir şeyi nasıl bulabiliriz? Vallahi ona ebediyen inanmaz ve kendisini tasdik etmeyiz."
Sonra Ş ü r e y k oğlu Ahnes Ebu Cehil'in yanından ayrıldı.
İşte böyleydi, onlar kendilerini bu Kur'an'a kaptırmamak için ne kadar zorluyorlardıysa yine de yeniliyorlardı. Sözleşmemiş olsalardı, ellerindeki liderlik mevkiinin sarsıldığını duymamış olsalardı
ne iyi olacaktı. Ya bir de insanlar o büyülenmiş kimseler gibi kendilerinin bu Kur'an'a tutulduklarını fark edecek olsalardı durumları ne olurdu?
Gerçekten de Kur'an'da öyle sade ve doğuştan gelme gerçekler
var ki, insan kalbi onu görür görmez hemen asıl kaynağı ile buluşmuş oluyor. Ve o zaman bu fiskiye gibi savrulan kaynaktaki gerçekler karşısında diretemiyor. Akan sele karşı durma gücünü bulamıyor. Kur'an'da kıyamet sahneleri var. Hikâyeler var. Dile gelen kâinat tabloları var. Geçmişlerin başından geçen acı hadiseler var. Teşhis ve temsil sanatları var. Ve bütün bunlar insan kalbini öyle yakalıyor, öyle sarsıyor ki karşı durma imkânı bırakmıyor. Bir tek sûre bile bazı kereler insan bünyesini tiril tiril titretiyor. Ve ruhun derinliklerini öyle yakalıyor ki donanmış bir ordu bile o noktadan yakalama imkânına sahip değil.
Şu halde yüce Allah'ın sevgili peygamberine kâfirlere itaat etmemesi, davetinden vazgeçmemesi ve bilâkis onlara karşı Kur'an'la
savaşması hususunda emir buyurmasının hiç bir garip yanı yoktur.
Çünkü o küfredenlere karşı insan bünyesinin karşı koyamayacağı,
hiç bir tartışma ve demagojinin diretemeyeceği bir güçle karşı koymaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder