26 Haziran 2014 Perşembe

Ateşin içinde birbiriyle çekişirlerken zayıf olanlar o büyüklük taslayanlara:

"Ateşin içinde birbiriyle çekişirlerken zayıf olanlar o büyüklük
taslayanlara: "Biz size uymuştuk; şimdi ateşin birazını olsun bizden savabilir misiniz?" derler."
Demek ki zayıflar da, büyüklenenlerle birlikte girecekler ateşe. Zayıf oluşları, körü körüne büyük bilinenlere uymuş, onların
uydusu.olmuş olmaları bir işe yaramıyor! Davar sürüsü gibi hiç bir
görüşe, hiç bir irade ve ihtiyara sahip olmayışları azaplarını hafifletmiyor!..
Allah kendilerine keramet vermiştir, insanlık kerameti, şahsî
mesuliyet meziyeti, dilediğini seçme hususiyeti... Onlarsa bu özelliklerin hepsinden uzaklaştılar. Bu İlâhî lütufları bıraktılar da bir
takım ekâbir geçinen zalimlerin ve onlara taraftar olanların peşlerine düştüler...
Hiç bîr vakit onlara: Hayır! demediler. Bunu söylemeyi dahi
düşünmediler. Belki o taşkın güruhun kendilerine söylediklerini ve
kendilerini sürükledikleri badirelerin sonucunu düşünmeyi dahi akıllarına getirmediler.    "Biz size uymuştuk..."
Allah'ın kendilerine verdiği bunca meziyetlerden uzaklaşmaları
ve büyüklük taslayanlara uyuşları, yarın Allah katında, şefaatçi olmaları için değildir. Zira onlar - uyanlar - ateştedir; büyük bildikleri sürüklemiştir kendilerini oraya, tıpkı dünyada iken koyun sürer gibi... Sonra bu zayıf bilinen fakir tabaka, büyük bilip uyduklarına
soracaklar: "..Şimdi ateşin birazını olsun bizden savabilir misiniz?."
Nitekim henüz dünya hayatındayken onları doğru yola sevkettiklerini, fitne fesattan koruduklarını, başlarına gelecek zarar ziyan ve
düşmanların hilesini önlediklerini iddia eder dururlardı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder