28 Eylül 2014 Pazar

MÜŞRİKLERİN İFTİRASI

Ve ardından âyetin seyri M e k k e ’li müşriklerin Hz. Peygambere ve onun getirdiği gerçeklere karşı nasıl davrandıklarını söz konusu ediyor. Daha önce de onların günlük hayatlarından ve şirk akidesinin tutarsızlığından söz edilmişti. Bunun yanı sıra vahiy ve tevhid akidesini ortaya koyuyor:

7 — Âyetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman kendilerine gelen hakkı inkâr edenler “Bu apaçık bir büyüdür.” derler.

8 — Yoksa onu kendiliğinden uydurdu mu derler. De ki: “Eğer onu ben uydurdumsa Allah tarafindan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O, yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O, Gafûr ’dur, Rahim ’dir.

9 — De ki: “Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyolunana uyarım. Ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”

10 — De ki: “Şayet bu Allah katından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz israiloğullarindan birisi de bunun böyle olduğuna dair şahadet edip inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız zulmetmiş olmaz .mısınız? Muhakkak ki Allah zalimler güruhunu hidayete erdirmez.

11 — O küfredenler iman edenler için “Bu iş bir hayır olsaydı onlar bizi geçemezlerdi.” derler. Bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıktarı için “Bu eski bir uydurmadır” derler.

12 — Daha önce de M û s a ’nın kitabı rahmet ve rehberdir. Bu ise zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arab lisanıyle indirilmiş doğrulayıcı bir kitabtır.

Vahiy konusunda söze başlarken önce onların bu konudaki kötü sözlerini ve vahiy gerçeğini fena şekilde karşılayışlarını bahis-mevzuu ediyor. İlâhî vahyin apaçık âyetlerden ibaret olduğunu gizli kapalı şüphe getirecek hiçbir noktasının bulunmadığını ve ayrıca tartışma götürmez hakikatin kendisi olduğunu belirtiyor. Ama onlar bu âyetlere ve bu gerçeği sadece: “Bu apaçık bir büyüdür” diye karşılık veriyorlar. Halbuki büyü ile gerçek arasında büyük farklar vardır. Katiyen büyü ile gerçek yan yana gelemez. Ve bağdaşamaz.

Böylece âyetin başı daha başlangıçta onların zulümkârâne sözlerine ve hiçbir esasa dayanmayan çirkin iddialarına hücumla işe girişiyor. Sonra söyledikleri diğer sözleri Teddediyor. Onlar diyorlar ki “Onu kendiliğinden uydurdu” Kur’an’ı kasdediyorlar bununla. Ama âyeti kerîme bu sözlerini bir haber şeklinde değil de istifham şeklinde irade ediyor. Ve sanki böyle bir sözün söylenmesinin mümkün olamayacağını ve katiyen denilemeyeceğini belirtmek istiyor: “Yoksa onu kendiliğinden uydurdu mu derler?” Yâni onların hiç düşünmeden bu sözü söyleyecek kadar dilleri uzamış mı bulunuyor? Ve bunun yanısıra Resulullaha peygamber adabına yaraşır şekilde onlara cevap vermesi telkin ediliyor. Peygamberin her hareketi vazife şuuru içerisinde varlıklar âlemindeki güçlü değerler duygusu altında Rabbinin buyruklarını düşünerek vuku bulur.

De ki: “Eğer onu ben uydurdumsa Allah tarafından bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O, yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, Ga f û r ’dur, Rahim ’dir.”

Söyle onlara ve de ki: Ben onu nasıl uydurabilirim? Kimin adına ve hangi gaye için uydurmuş olabilirim? Bana inanmanız ve peşimden gitmeniz için mi uyduracağım? Ama: “Eğer onu ben uydurdumsa Allah tarafından bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez.” Ve bu uydurduğum şeylerden dolayı Allah beni yok eder. O zaman sizin benimle olmanız veya benim peşimden gitmeniz hiçbir fayda sağlamaz bana, ûydurduğum şeylerden dolayı Rabbim beni mahvedecek olursa siz beni korumaktan âciz, bana yardım edemeyecek kadar güçsüzsünüz.

Bu ifade Rabbine bağlanan, her emri ondan alan, mevcudatta O’ndan başkasını görmeyen, O’nun gücünden başkasını bilmeyen şerefli bir peygambere yaraşan bir reddiyedir. Aynı zamanda kafalarını çalıştıracak olsalar bu hitaba maruz bulunanlara gayet mantıkî bir cevaptır. Sorularının cevabını vererek meseleyi Allah’a havale etmektedir: “Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter

Şahadet eder ve hükmünü verir O’nun şahadetinde yeteri kadar hüküm vardır. “O G a f û r ’dur, Rahim ’dir”. Olabilir ki size acır ve kendi rahmetiyle sizi doğru yola sevkederek, inanmazdan ve hidayete ermezden önceki sapıklıklarınızı bağışlar.

Bu reddiye ikaz ve korkutma ifadesi taşımaktadır. Kalbin giriş yollarını tutarak en hassas tellerine basmaktadır. Ve bu ifadeleri dinleyenler meselelerin çok önemli olduğunu, müşriklerin gülünç sözlerinden ve gereksiz iddialarından çok daha ehemmiyet arzcttiğini farkederler. Hele dâva adamının iç dünyasında bu mesele onların hissedebildiklerinden çok hem de çok daha büyük ve derindir.

Daha hala inanmamakta direnip Müslüman kılığına girip Müslümanları kandırmaktadırlar.2014-yıl






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder