14 Ekim 2014 Salı

DEMEKKİ ANLAŞILMAYACAK BİR KİTAP DEĞİLMİŞ KURAN-I KERİM

1 — Ey İman edenler! Allah’ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin ve Allah’tan korkun. Muhakkak ki Allah Semi ’dir, Alim ’dir.

2 — Ey İman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın. Birbirinize bağırdığınız gibi peygambere yüksek sesle bağırmayın ki farkına varmadan amelleriniz boşa gitmesin.

3 — Seslerini peygamberin yanında kısanlar muhakkak ki onlar Allah’ın gönüllerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Mağfiret ve büyük mükâfat onlaradır.

4 — Sana hücrelerin ötesinden seslenenlerin çoğunun akılları ermez.

5 — Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Ve Allah Gafur ’dur, Rahim ’dir

6 — Ey İman edenler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onun iç yüzünü araştırın.. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da sonra ettiğinize yanarsınız.

7 — Hem bilin ki içinizde Allah’ın peygamberi vardır. Şayet o bir çok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz ki sıkıntıya düşerdiniz. Ama Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalblerinize güzel göstermiştir. Küfrü, fâsıklığı, isyanı da çirkin göstermiştir. İşte rüştünü bulanlar da onların ta kendileridir.

8 — Bu Allah’ın bir fazlı nimetidir. Ve Allah Alîm ’dir, Hakim ’dir.

9 — Eğer mü’minlerden iki tayife birbirleriyle döğüşürlerse aralarını düzeltin. Şayet biri diğeri üzerine saldırırsa o saldıranla Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle bulun. Ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah âdil davrananları sever.

10 — Mü’minler ancak kardeştirler, öyle ise iki kardeşinizin arasını düzeltin. Ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.

11 — Ey mü’minler bir topluluk diğer topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınlari alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi kendinizi ayıplamayın ve birbirinizi kötü lâkablarla çağırmayın. Ne kötü addır imandan sonra fâşıklık. Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir:

12 — Ey İman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü bazı zan günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, kimse kimseyi çekiştirmesin. Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır. İşte bundan tiksindiniz değil mi? Allah’dan korkun şüphesiz ki Allah T e v v a b ’dır, Rahim ’dir.

13 — Ey İnsanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve bir birinizle tanışasınız diye milletler ve kabileler haline koyduk. Muhakkak ki Allah katında en değerliniz ondan en çok korkanınızdır. Ve şüphesiz Allah Alîm ’dir, H a b i r ’dir.

14 — Bedeviler dediler ki: “İman ettik.” De ki: “Siz iman etmediniz ama müslüman olduk deyin. İman henüz kalblerinize yerleşme
di. Şayet Allah’a ve peygamberine itaat ederseniz amellerinizden birşey eksiltmez. Muhakkak ki Allah G a f û r ’dur, Rahim ’dir.”

15 — Mü’minler ancak onlardır ki Allah’a ve resulüne iman edip sonra şüpheye düşmemiş ve Allah yolunda mallarıyle canlanyle cihad etmişlerdir. İşte onlar sadıkların ta kendileridir.

16 — De ki: “Dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Halbuki Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Ve Allah herşeyi bilendir.”

17 — Onlar islâma girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki: “Müslümanlığınız için bana minnet etmeyin. Bilakis sizi imana erdirdiği için Allah size minnet eder. Şayet sadıklardan iseniz.

18 — Muhakkak ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Ve Allah yaptıklarınızı görendir.
Hucurat
========================================
Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, "Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır." derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez.

Ali imran-7
DEMEKKİ ANLAŞILMAYACAK BİR KİTAP DEĞİLMİŞ KURAN-I KERİM





1 yorum:

  1. Tarihin devirlerinden bir devirde gerçekten realiteler dünyasında var olan bu ideal toplum birdenbire topraktan çıkar gibi çıkmamış tesadüfen var olmamış, bir gece veya gündüz içerisinde doğup büyümemişti. Bunun yanı sıra o ideal cemiyet bir göz açıp kapamak gibi saniyelik zaman aralığında eşyanın tabiatını bir solukta değiştiren bir mucizenin eseri de değildi. Bilakis bu ideal topluluk, kökü derinlere inen ve göklere kanat germiş bir ağaç gibi yavaş yavaş tabiî olarak büyümüş gelişmiştir. Bitmez tükenmez çaba harcanmasını gerektirmiş, gelişmek için zamana ihtiyaç olmuş, uzun sabra, basiretli faaliyete, terbiyeye, eğitmeye, tevcihe, harekete, takviyeye ve. tesbite muhtaç olmuştu. Acı gerçeklere ve tecrübelere katlanmaya, sıkıntı dolu imtihanlara girmeye ve bu imtihanlarla tecrübelerden ibretler almaya iht'yaç hissetmişti. İşte bütün bunlar insanlar arasında seçilen ve bilerek bu büyük emaneti yüklenmeye Allah tarafından namzet kılinan, yeryüzünde Allah'ın meşiyetini gerçekleştirmeye musait bulunan bu kitlede temessül etmişti. Aynca o neslin kendisine has bilinmez faziletleri ve bilinmez istidatları vardır. Şartlar, haller ortaklaşa bu nesli ortaya çıkarmışlardı. Ve işte bütün bunlardan dolayı beşeriyet tarihindeki o akıl almaz hareket bir göz açışta her tarafı aydınlatmış ve uzaklardan bakılınca parlak bir rüya gibi veya uçuşan bir hayal gibi görünen haller gerçek olarak ortaya çıkmıştı.

    YanıtlaSil