5 Ekim 2014 Pazar

Ey iman edenler! Allah’ın dâvasına yardım ederseniz Allah da size yardım eder. Ve sebatınızı artırır.

7 Ey iman edenler! Allah’ın dâvasına yardım ederseniz Allah da size yardım eder. Ve sebatınızı artırır.

8 Küfredenlere gelince onlar yüzükoyun kapansınlar. Ve yaptıklarını Allah boşa çıkarmıştır.

Peki mü’minler Allah'a nasıl yardım edebilirler ki Allah’ın koyduğu zafer ve sebat şartına nail olabilsinler?

Kendilerini Allah uğruna adayıp, gizli açık hiçbir şeyi ona şirk koşmayıp, ruhlarında Allah’tan başka hiçbir şeyin sevgisine yer bırakmayıp, sevdikleri ve beğendikleri her şeyden çok Allah’a muhabbet besleyip, arzu ve isteklerinde, amel ve hareketlerinde, gizli açık bütün faaliyet ve çabalarında onun hükmüne ram olmaları... İşte Allah’a yardımın ifade ettiği mâna budur. Allah’ın koyduğu bir şeriat ve hayat nizamı vardır. Bu bütün mevcudata has değer ölçüleri, kaide ve prensipler üzerine kaim. olur. Allah’a yardım demek O’nun şeriatını ve nizamını hâkim kılmak ve istisnasız bütün hayatı O’nun emrine ram etmektir, işte pratik hayatta Allah’a yardım etmek demek Allah’ın nizamım tahakkuk ettirmek demektir.

Bir lâhza: “Allah yolunda öldürülenler” kavli ile “Allah’a yardım ederseniz” kavli üzerinde durmak istiyoruz. Her iki durumda yani hem öldürülme hem de yardım etme halinde koşulan bir şart var. 0 da Allah yolunda ve Allah içindir. Bu gayet tabi bir ger çek olmakla beraber bazı nesiller akide gerçeğinden uzaklaşınca bunu göremezler. Ve üzerine birtakım meçhul bulutlar örtülür. Şahadet kelimesi şehidlik ve cihad gibi yüce değerler önemini yitirince ve gerçek mânasından saptırılınca bu gibi kapalı ve bilinmez noktalar ortaya çıkar.
Şunu iyi bilmek gerekir ki yalnız ve yalnız Allah yolunda olmadıkça, yalnız ve yalnız Allah yolunda ölmedikçe, yalnız ve yalnız Allah yolunda nusret aramadıkça, yalnız ve yalnız ruhlarda ve hayat nizamında Allah’ın nizamına bağlanmadıkça cihaddan söz edilemez. Şehidlikten söz edilemez, cennetten söz edilemez...
Cihad, şehidlik ve cennet ancak ve ancak hedef Allah kelimesinin üstünlüğü söz konusu olduğu zaman mevzuubahis edilebilir. Kişilerin ruhlarında, ahlâk ve hareketlerinde, düzen ve nizamlarında Allah’ın şeriatı ve hayat nizamı hâkim olduğu zaman ancak, cihaddan, şehadedden ve cennetten bahis açılabilir. Nitekim Ebu Mû-sa (R.A.) dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Rusulullah (S.A.) a bir kişinin kahramanlık için bir kişinin şeref için, bir kişinin de gösteriş için savaştığı ve bunlardan hangisinin Allah yolunda cihad olduğu sorulduğu vakit Hz. Peygamber: “Allah kelimesi en üstün olsun diye savaşan kimseninki Allah yolundadır.” 1 buyurur.

Allah yolunda cihad edenlerin, o uğurda şehid olanların ve Allah’ın vaadettiği cennete hak kazananların peşinden gidecekleri başka bir sancak, başka bir bayrak ve başka bir hedefi kat’iyen olamaz. Yalnız ve yalnız Allah yolunda ve Allah için kaldırılan sancağın bayrağın ve gösterilen hedefin ardından gidebilirler. Sapık nesillere açılan her türlü bayraklardan, hedeflerden tamamen sıyrılmaları gerekir.
Dâva adamları da bu bedihî gerçeği iyice kavramalı ve kendi ruhlarını yaşadıkları toplumun mantığından, yolunu yitirmiş nesillerin düşüncesinden ve onlarla alâkalı şaibelerden kurtarmalı, kendi sancaklarına başka bir sancak karıştırmamalı, kendi inançlarının tabiatına aykırı yabancı bir inanca bağlanmamalıdırlar.

Cihad ancak ve ancak “kelimatullah” için olur. Allah kelimesinin ı ruhlarda ve vicdanlarda, ahlâk ve hareketlerde, sistem ve nizamlarda, hayatın her sahasındaki alâka ve münasebetlerde yükseltilmesi ve hâkim kılınması için olur. Bunun dışında yapılan savaş yalnız Allah için olmadığı gibi şeytan içindir de. Ve bu uğurdan başka yapılan savaşlarda şehadet kat’iyen söz konusu olmaz. Bu hedeften başka hedefler için girişilen çatışmalarda Allah’ın yardımından ve sebat vermesinden söz edilemeyeceği gibi cennetten de bahsedilemez. Sadece karanlık düşüncelerden ve sapık inançlardan bahsedilebilir.

 Allah dâvasından başka dâvalar peşinde koşanların bu gibi sapık inançlardan ve yanlış düşüncelerden kurtulmaları mümkün olmadığı gibi kendilerini Allah dâvasına verenlerin duygu ve düşünceleriyle bu yola adayanların da Allah'ın şart koştuğu bedihi gerçekle uyuşmayan yetiştikleri toplumun mantığından kurtulabilenler çok azdır. Ama mutlaka bu düşüncelerden sıyrılıp çıkmak gerekir.

Ayrıca Allah’ın iman edenlere koştuğu şart budur. Zafer ve sebat konusundaki şartına gelince Allah’ın vadi kat’iyen gecikmez. Eğer bir süre bu vaat gerçekleşmemişse bu yine de Allah’ın sebat ve zaferinin tahakkuku için gerekli kıldığı bir başka hikmete mebni  olarak önceden plânlanmış bir gecikmedir. Yeter ki mü’minler gerçekten Allah’ın koyduğu bu şarta riayet etsinler. Bunu yerine getirdikleri halde bir süre Allah’ın yardımı gecikiyorsa bu yine Allah’ın bildiği bir hikmete mebnidir

Şimdi de bir nebze özellikle: “Allah da size yardım eder ve sebatınızı artırır” ifadesi üzerinde duralım.

îlk anda öyle sanılıyor ki sebatın artması zaferden önce ve zaferin bir sebebi olarak gelmektedir. Bu doğrudur ama âyette zaferden sonra sebatın zikredilmesi buradaki sebattan maksadın bir başka mânaya geldiği mânasını vermektedir. Zafer ve zaferin mükellefiyeti üzerinde sebat konusuna gelmektedir. Zafer, hak ile dalâlet, küfür ile iman arasındaki savaşın neticesi değildir. 

1 Daha geniş bilgi için Hacc Sürat, iyct: 38


I. Bu hadisi Buharî. Müslim. Ebu Davud. Tirmizi ve Neseî rivayet eder.



1 yorum:

  1. Şunu iyi bilmek gerekir ki yalnız ve yalnız Allah yolunda olmadıkça, yalnız ve yalnız Allah yolunda ölmedikçe, yalnız ve yalnız Allah yolunda nusret aramadıkça, yalnız ve yalnız ruhlarda ve hayat nizamında Allah’ın nizamına bağlanmadıkça cihaddan söz edilemez. Şehidlikten söz edilemez, cennetten söz edilemez...
    Cihad, şehidlik ve cennet ancak ve ancak hedef Allah kelimesinin üstünlüğü söz konusu olduğu zaman mevzuubahis edilebilir. Kişilerin ruhlarında, ahlâk ve hareketlerinde, düzen ve nizamlarında Allah’ın şeriatı ve hayat nizamı hâkim olduğu zaman ancak, cihaddan, şehadedden ve cennetten bahis açılabilir. Nitekim Ebu Mû-sa (R.A.) dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Rusulullah (S.A.) a bir kişinin kahramanlık için bir kişinin şeref için, bir kişinin de gösteriş için savaştığı ve bunlardan hangisinin Allah yolunda cihad olduğu sorulduğu vakit Hz. Peygamber: “Allah kelimesi en üstün olsun diye savaşan kimseninki Allah yolundadır.” 1 buyurur.
    Allah yolunda cihad edenlerin, o uğurda şehid olanların ve Allah’ın vaadettiği cennete hak kazananların peşinden gidecekleri başka bir sancak, başka bir bayrak ve başka bir hedefi kat’iyen olamaz. Yalnız ve yalnız Allah yolunda ve Allah için kaldırılan sancağın bayrağın ve gösterilen hedefin ardından gidebilirler. Sapık nesillere açılan her türlü bayraklardan, hedeflerden tamamen sıyrılmaları gerekir.
    Dâva adamları da bu bedihî gerçeği iyice kavramalı ve kendi ruhlarını yaşadıkları toplumun mantığından, yolunu yitirmiş nesillerin düşüncesinden ve onlarla alâkalı şaibelerden kurtarmalı, kendi sancaklarına başka bir sancak karıştırmamalı, kendi inançlarının tabiatına aykırı yabancı bir inanca bağlanmamalıdırlar.
    Cihad ancak ve ancak “kelimatullah” için olur. Allah kelimesinin ı ruhlarda ve vicdanlarda, ahlâk ve hareketlerde, sistem ve nizamlarda, hayatın her sahasındaki alâka ve münasebetlerde yükseltilmesi ve hâkim kılınması için olur. Bunun dışında yapılan savaş yalnız Allah için olmadığı gibi şeytan içindir de. Ve bu uğurdan başka yapılan savaşlarda şehadet kat’iyen söz konusu olmaz. Bu hedeften başka hedefler için girişilen çatışmalarda Allah’ın yardımından ve sebat vermesinden söz edilemeyeceği gibi cennetten de bahsedilemez. Sadece karanlık düşüncelerden ve sapık inançlardan bahsedilebilir.
    Allah dâvasından başka dâvalar peşinde koşanların bu gibi sapık inançlardan ve yanlış düşüncelerden kurtulmaları mümkün olmadığı gibi kendilerini Allah dâvasına verenlerin duygu ve düşünceleriyle bu yola adayanların da Allah'ın şart koştuğu bedihi gerçekle uyuşmayan yetiştikleri toplumun mantığından kurtulabilenler çok azdır. Ama mutlaka bu düşüncelerden sıyrılıp çıkmak gerekir.
    Ayrıca Allah’ın iman edenlere koştuğu şart budur. Zafer ve sebat konusundaki şartına gelince Allah’ın vadi kat’iyen gecikmez. Eğer bir süre bu vaat gerçekleşmemişse bu yine de Allah’ın sebat ve zaferinin tahakkuku için gerekli kıldığı bir başka hikmete mebni olarak önceden plânlanmış bir gecikmedir. Yeter ki mü’minler gerçekten Allah’ın koyduğu bu şarta riayet etsinler. Bunu yerine getirdikleri halde bir süre Allah’ın yardımı gecikiyorsa bu yine Allah’ın bildiği bir hikmete mebnidir

    YanıtlaSil