20 Kasım 2014 Perşembe

Allah’a iman Akidenin zirvesidir

Şüphesiz ki, yaratıcı ve tedbir sahibi olan Allah’a iman, İslam akidesinin en yüksek noktası ve zirvesidir. Akıl; kainat, hayat ve insan gibi aklın ihsası altında vuku bulan her şeyin idrak edilmesinden dolayı Allah’ın varlığı bilinir. Eşyanın varlığın aciz, eksik ve muhtaç olduklarını idrak edince düzen sahibi Allah’ın varlığını idrak eder.
Bundan dolayı, Allah-u Tealanın varlığı akıl tarafından idrak edilebilen bir gerçektir. Gayri müslimlerin inançlarına göre, o zihinlerde tasarlanan düşünce değildir. Genel olarak, mutlak şekilde imandan söz edilince Allah’a iman kast edilmektedir. Başka bir ifadeyle aklın son verdiği, kalbin üzerine istikrar bulduğu ve münakaşaların bittiği noktadır.
Hayatta insanın hareket etmesi hak olan yaratıcının varlığına delalet eder. Fakat, insanın hareketinin ciddi, kerimli ve hedefli olabilmesi için gaye edindiği meseleleri bulunmalıdır. İnsanın hayvanlar gibi sırf yemek içmek ve eğlenmek için yaşaması hiç doğru olmaz. İnandığı meseleler, insanın hareketinin yorgunluğunu atar ve sonuçlarının mesuliyetinin taşımasını hafifletir.
Ayrıca imana bağlı ve Allah’ın sıfatlarıyla ilgili feri meseleler, insanın yaratıcısı olan Allah’la ilişkisine ve hayattaki hareketinin boyutlarına tahakküm eder. Misal olarak; Allah’ın diriltici ve vefat ettirici olmasıdır. İnsanın eceli yalnız Allah’ın elindedir. Rezzak yalnız Allah’ın olması konusu ayrı misaldir. Rızk verenin yalnız Allah olduğuna inanmaktır. İnsanın rızkını sınırlandırma konusunda hiç bir mahlukun rolü yoktur. Ayrıca, zafer veren ve yardımcı olan yalnız Allah’tır. Buna göre, Allah’tan başka hiç bir güçten yardım dilenmez ve yalnız ondan zaferin gerçekleşmesi talep edilir. Başkasından talep edilmez.
Allah-u Teala’ya iman, hayatla ilgili bilgimizi artırır. Çünkü, orada insanın aklının erişemediği çok konular vardır. Delille vakıaya uygun şekilde kesin tasdik hasıl olunca başka ifadeyle yakinen Allah’a inanınca bu iman, bizim kendi sınırlı aklımızla kesinlikle ulaşılamayacak konularda bize ışık tutarak bilgi verir. Allah’ın bize bildirdiği kıyamet günü cennet ve cehennem ve diğer gaybi konularla ilgili bilgimiz gibidir. Yaratıcıya inanmayanların bilgileri kısır ve eksik olur. Müminler ise bu ilmi ve onunla beraber başka bilgiyi elde ederler. Böylece, Allah’a inanmak, imanın zirvesi sayılır. Çünkü, Allah (cc) mutlak sıfatlara sahiptir, yaratıcı odur, rızk veren, dirilten, öldüren, daimi ve ezeli her şeyi bilen odur. Sonumuz ona ve bütün işler ona götürülür. Dönüşümüz ona dır. Bu nedenle, yüce Allah’a iman, imanın en büyüğüdür.
Bu akli iman sayesinde ilk müminler hayat sahnesinde yükselip terakki etmişlerdi. Bunun sayesinde de insani kemale erişmek uğrunda verdikleri mücadelede onlar önde gidiyorlardı. Bu imanın varlığı ile faziletleri elde etmek için yarışıyorlardı. İzzetin, kuvvetin hak etmiş övgünün en yüksek derecesine erişmişlerdi. Onlar değerlilik, haysiyet ve yükseklik konularında bütün insanlık için güzel örnek oldular.
“Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” (Munâfıkûn 8)
Şaşılacak bir şey yoktur; Onların nefisleri bu imanla temiz oldu. Nitekim, Allah (cc) onları temize çıkarttı ve dosdoğru kıldıktan sonra onların ahlakları dosdoğru oldu. Onlar sadık, doğru, samimi, ihlaslı, sabırlı, takvalı, rahmetli, mütevazı, iffetli, cömert, Allah (cc) uğrunda mallarını harcayan, ve diğerlerini kendilerine tercih eden kimseler oldular.
“Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kafirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vadetmiştir.” (Fetih 29)
Yüce kudrete sahip olanlar, Allah’a iman sayesinde, toplumları salih ve faziletli oldu ve o toplumda yalnız hak daveti ve hak sözü yükseliyordu. Fasıkların münafıkların ve kafirlerin hiç izzetleri kalmadı. İzzet yalnız Allah’a Resulüne ve müminlere aittir. Bu imanla, yeryüzünde Allah’ın sözünü yükseltmek için onun uğrunda hakkıyla cihad etmişlerdi. Allah (cc) uğrunda canlarını ve mallarını harcayıp tüketmişlerdi. Doğudan Batıya İslam sancağını yükseltmişlerdi. Böylece, insanları kula kulluk etmekten kurtarıp; kulları yaratan Allah’a (yalnızca O'na) kulluk etmeye getirdiler. Bu imanla da onlar, izzetli ve otorite sahibi oldular.
Müminler bir daha bu imanla, Amerika, İngiltere, Fransa ve diğer büyük devletleri kendilerine boyun eğdireceklerdir. Nitekim bu devletler, iman yokluğunda ve onunla ehli olan İslam ümmetinin yokluğunda yeryüzünde yükseldi. İslam ümmeti uykudadır. Bu uyku kısa sürecektir. Tekrar kendine gelecektir. Bu Allah’a zor değildir. Allah (cc) emrine galip gelecektir.
“Fakat, İnsanların çoğu bilmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder