27 Kasım 2014 Perşembe

CİHAD


Bilâhare yüce Allah inananlara yöneliyor ve onlardan bir grubun yaptıkları hareketleri mevzuubahs ederek azarlıyor. Ve özellikle mü’minlerin aynı hareketleri hoş karşılamamaları gerektiğini bildiriyor :

2 — Ey iman etmiş olanlar, yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?

3 — Yapmayacağınızı söylemeniz Allah katında büyük bir gazaba sebep olur.

4 — Muhakkak ki Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf halinde savaşanları sever.

“Talha oğlu Ali der ki: İbn Abbas buyurdu ki: Cihad farz olmazdan önce bazı mü’minler diyorlardı ki, Aziz ve Çelil olan Allah'ın bize kendi katındaki amellerin en sevimlisini bildirmesini ve ona göre o ameli yapmamızı isterdik.” Bu isteğe binaen yüce Allah peygamberine kendi katındaki amellerin en sevimlisinin hiç şüphe etmeden Allah’a iman etmek ve Allah’a iman etmeyen günahkârlarla savaşmak olduğunu bildirdi. Ne var ki cihad emri gelince bir takım mü’minlere bu zor geldi ve ondan nefret ettiler. İşte bunun üzerine yüce Allah’ın : “Ey iman etmiş olanlar, yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?...” âyeti nazil oldu.

İbn Cerir de tefsirinde bu görüşü tercih eder.

İbn Kesir tefsirinde der ki, “müfessirlerin cumhuru bu âyetin, bazı kimselerin cihadın farz olmasını isteyip, farz olduğu zaman ondan kaçınmaları üzerine nazil olduğunu belirtirler.” Nitekim yüce Allah Nisâ sûresinde buyurur ki:

“Kendilerine ; ‘Elinizi savaştan çekin, namaz lalın, zekât verin” denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah’tan korkar gibi, korkar hattâ daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar tehir edemez miydin?” derler. De ki : ‘‘Dünya geçimliği azdır, âhiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez.”

“Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir.” ‘

Katade ve Dahhak is bu âyetlerin yapmadıkları halde “şöyle vurduk böyle kovduk, şöyle yaptık, böyle öldürdük” diyen bir topluluk hakkında nazil olduğunu söylerler.

Âyetin akışından anlaşıldığına göre bu âyetlerin nüzul sebebi cumhuru müfessirinin ve İbn Cerîr’in tercih ettiği noktadadır. Savaştan söz edilmesi de bunu destekleyici mahiyettedir. Şu kadar var ki Kur’an’ın metinleri her zaman nüzul sebebi olan münferit hadiselerden daha geniş ve daha şumüllüdür. Bunun için biz bu âyetlerin söz konusu edilen sebeplerden dolayı nazil olduğunu belirten rivayetleri kabul etmekle beraber medlullerinin umumî olduğunu benimsiyoruz. Âyeti celîle önce vukua gelen bir hadise veya hadiseleri azar konusu ederek başlıyor:

“Ey iman etmiş olanlar, yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?”

Ve bu fiilin çok kötü bir hareket olduğunu belirten bir ifade geliyor hemen ardı sıra :

“Yapmayacağınızı söylemeniz Allah katında büyük bir günaha sebep olur.”

Şüphesiz ki Allah katında büyük bir günaha sebep olan şey çok kötü, iğrenç, nefretleri mucip olan bir şeydir. Ve şüphesiz ki mü’minin yanında son derece kötü bir hâldir. O mü’min ki imanı adına kendisine sesleniliyor ve seslenen de iman ettiği yüce Rabbi.

Bu kısımdaki üçüncü âyet ise doğrudan doğruya yapmadıkları halde söyledikleri konuya işaret ediyor. Ve bunun cihad olduğunu belirtiyor. Ve Allah’ın cihadı sevdiğini, cihad edenlerden memnun olduğunu ifade ediyor :

“Muhakkak ki Allah kendi uğrunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf halinde savaşanları sever.” Mesele yalnız savaşmak meselesi değildir. Savaş Allah yolunda olmalıdır. Müslüman saflarda ve İslâm cemaati ile birlikte olmalıdır. Kenetlenmiş bir duvar gibi saf halin de direnerek ve sebat ederek savaşılmalıdır.

3 yorum:

  1. Müslümanlara bağlı bulundukları dinin Allah tarafından gönderilen dinlerin son halkası olduğunu belirten, Allah'ın birliğine dayalı bu dinin bekçilerinin kendileri olduğunu ilân eden, kâfirleri müşrikleri reddedip Allah’ın dininin üstün gelmesi için mü’minleri cihada davet eden ve müşrikler istemeseler de Allah’ın kendi dinini üstün kılacağını takdir buyurduğunu belirten sûrenin giriş kısmında bütün varlıkların Aziz, Hakim olan Allah’ı teşbih ettikleri ifade buyuruluyor. Bu giriş bölümü gösteriyor ki müslümanların omuzlarına aldıkları ilâhi emanetler bütün mevcudatı ilgilendirmektedir, Müslümanların galip kılmak için cihada davet olundukları akide sistemi göklerin ve yeryüzünün bağlı bulunduğu bir sistemdir. Ve şüphesiz ki islâmın bütün dinlere üstün gelmesi Allah’a yönelen kâinatın seyrine uygun bir kâinat hadisesi olarak mutlaka tecelli edecektir.

    YanıtlaSil
  2. Bu sûrede müslümanin iç dünyasında bağlı bulunduğu dinin Allah’ın yeryüzüne gönderdiği son din olduğu gerçeği ayan beyan yer ediyor. İnsanlığın bütün inanç manzumesinin kendi omuzlarına emanet edilmiş olduğunu anlıyor ve biliyor ki müslüman Allah yolunda cihad etmekle mükelleftir. Düşüncesinde kapalı ve bulanık hiçbir nokta kalmıyor. Gideceği yol aydınlanıyor. Hayatında inandığı bu akideyle ilgili tereddüde ve şüpheye hiçbir mahal bırakılmıyor. Çünkü takip edeceği yol ta ezelden beri Allah’ın ilminde tayin ve tesbit edilmiştir.
    Âyeti kerime mü’minleri bu açık hedefe doğru yöneltirken kendi yaratılışına ve iç dünyasının mahiyetine de yöneltiyor. Ve ona yapmayacağı şeyi söylememesini, sözü ile yaptıkları arasında bir aykırılık bulunmamasını, dışıyle içinin birbirinden farklı olmamasını görünen yanıyle, görünmeyen yanının birbirinden ayrı bulunmamasını buyuruyor. Her zaman kendisini Allah’a vermesini, dâvasına adamasını, sözlerinde de yaptıklarında da sarih olmasını, yolda yürürken düzgün adımlarla yürümesini ve hir binanın yapı taşları gibi kardeşleriyle kenetlenmesini emrediyor.

    YanıtlaSil
  3. https://www.facebook.com/photo.php?fbid=837987729555373&set=a.804619976225482.1073741880.100000324607185&type=3&theater

    YanıtlaSil