3 Mart 2015 Salı

TUHAF İNSANLAR**DİKKATLİ OKUYUN.BEN BU HADİSENİN NERESİNDEYİM..?

Daha sonra Kur’anı Azimüşşan — Medine’ deki müslümanlarla yahudilere karşı savaşa girişerek— Allah'ın seçilmiş kavmi olduklarını iddia eden, Allah’ın kelâmının yerini değiştirip, Allah elçilerine dil uzattıkları halde kendilerini temize çıkaran yahudilerin tuhaf halini anlatarak devam ediyor. — İlerde geleceği gibi — Puta ve şeytana inandıkları halde kendilerini temize çıkaranlar ve ne kadar günah işlerlerse işlesinler Allah’a yakın olduklarını zannedenler, doğrudan doğruya yalan söylemektedirler...

49 — Bakmaz mısın şu kendilerini temize çıkaranlara? Halbuki dilediğini temize çıkaran Allah’tır. Ve kıl payı zulme uğratılmazlar..

50 — Bir bak Allah’a nasıl yalan, iftira ediyorlar? Apaçık bir günah olarak bu yeter...»
Yahudilerin «seçkin millet^ olma iddiaları önceden beri vardır. Gerçekten de Allah İlâhî emâneti ve risâlet vazifesini onlara vermişti. O günkü insanların en’üstünü kılmıştı. Düşmanları olan Fıravun’u ve kavmini helak etmiş, arzı mukaddesi onlara miras kılmıştı. Fakat Yahudiler bir müddet sonra Allah’ın yolundan inhirâf ederek, isyân ettiler. Kâinatı yerinden oynatacak günahlar işlediler. Hahamları Allah’ın haram kıldığı şeyleri kendilerine helâl kıldı. Helâl kıldığı şeyleri de haram etti. Onlar da hahamlarının izine tabi oldular. Bazı şeyleri helâl, bazı şeyleri de haram kılarak kendileri için ülûhiyyet iddiasında bulunan bu sapık din adamlarına karşı gelmediler, dediklerini yaptılar. Yahudi din adamları eşraf takımını ve saltanat sahiplerini memnun etmek için Allah’ın şeriatını değiştirmişlerdi. Halkın arzu Ve heveslerini tatmin etmek için Allah’ın hükümlerimi tebdil etmişlerdi... Böylece Allah ile ve Allah’ın inzal buyurduğu kitab ile alâkalarını kesmişlerdi... Bütün bunlara rağmen yine de onlar Yahudi ırkının Allah’ın oğulları ve dostları olduğunu iddia ediyorlardı. Gûya cehennem ateşi kendilerini sayılı bir kaç günden fazla da yakmıyacaktı! Bunlara göre artık mesele kendileri ile Allahü Taalâ arasında — Haşa — akrabalık, yakınlık ve tarafgirlik meselesi halinde idi... Halbüki Allahü Taalâ bütün bunlardan münezzehdir. Allah ile kul arasında hiç bir zaman akrabalık ve yakınlık münâsebeti diye bir şey olamaz. Sadece kullar sağlam itikad, salih amel ve Allah nizamına tabi olarak ona yaklaşabilirler. Kim bundan başka bir şey iddia ederse hiç şüphe yok ki Allah’ın gazabı onun üzerinedir. Şayet bu sapık zihniyetti kimselere hidayet yolu gösterildiği halde yine sapık yollarına devam ediyorlarsa gazabı İlâhî daha da şiddetlenir... 

Bu yahudilerin hâli günümüzde müslüman olduklarını, Muhammed (A.S) ın.ümmetinden olup, Allahın kendilerine yardım edeceğini, yahudileri İslâm topraklarından çıkaracağını zanneden sonra da iktisadi içtimai ve ahlâkî yâşâyîşlarında' dinden eser bulunmayan hâyatın her safhasından dini saf”dışı eden ve AlIâh nizamından tamamen uzaklaşıp sıyrılmış bulanan müslümânların hâline benzer... 
Bütün müslümanlıklâri; İslâm adı taşımaktan-ve bir zamanlar müslümanların hayat sürdükleri Allah nizamını hakim kıldıkları ve Allh’ın şeriatı ile hükmettikleri yerlerde doğmuş olmaktan ileri gitmeyen, adı müslümanların haline...
Kendi kendilerini temize çıkaran bu yahudileri Allahü Taalâ Resûlullaha taaccûb ile anlatıyor. Halbuki çağdaş «Müslümanların» hâli onlarınkinden çok daha acayib olduğu gibi insanı daha çok hayrete sevk edecek durumdadır... İnsanlar kendi kendilerini temize çıkaracak yetkiye sahib değildirler. Durumlarının iyi olduğunu, Allah’a yakın olduklarını ve Allahü Taalanın kendilerini seçmiş olduğunu kullar belli edemez. Sadece Allahü Taalâ dilediği kimseyi temize çıkarır, tezkiye eder. Zira kalbleri ve amelleri en iyi bilen şüphesiz ki Hak Taalâdır. insanlar takdir hakkım Allaha bırakıp ta kendileri çalışmaya yönelseler, Hak Taalâ hiç kimseye zerre miktarı zulmetmez. Fakat takdiri Allaha bırakıp çalışmaya yönelmek kaydıyla, yoksa lafa ve iddiaya değil. Evet insanoğlu haya ile muttasıf olup, tevazû içerisinde, hiç bir iddiada bulunmaksızın susarak çalışmaya yönelse hiç bir zaman Allah huzurunda yüzü kara çıkmaz. Kendisine haksızlık yapılmayacağı gibi, amelinin bir parçasıda unutulmaz...

Allahü Taalâ hemen aşağıda yahudilerin — Kendi kendilerini temize çıkarıp, Allah'ın kendilerinden razı olduğunu iddia ederek — Allah’a iftira ettiklerini bildirerek yaptıkları fiilin şenaatini belirtiyor ve dikkat nazarları bu şeni fiil üzerine celb ediyor:

«Bak. Allah’a nasıl yalan iftirada bulunuyorlar? Apaçık bir bir günah olarak bu, yeter onlara...»

Ya biz? Şu müslüman olduklarını iddia eden bizler. 
Müslüman admı taşıyan ve bir zamanlar müslümanların yaşadıkları beldelerde yaşayan bizler. 
Pratik hayatımızda İslâm’dan eser koymayan bizler...

Ne kadar tuhaf?. 
Biz müslüman olduğumuzu nasıl iddia edebiliriz?. 
Bugünkü perişan halimiz ile, sefil hayatımız ve kısır düşüncemiz ile İslâm’ın mübarek çevresine leke sürüyoruz. Muhammed (A.S.) ın dinini ve hayat nizamını pratik yaşayışımızdan koğup attıktan sonra kalkıp ta Muhammed (A.S.) ın ümmetinden olduğumuzu ve Allah’ın bizi bunun için seçtiğini iddia ediyoruz. Ne kadar dehşete düşürüyor beni... Böyle bir mevzuda Allahü Taalanın Resulü kibriyasını ve onun ashabı güzînini Allah’a iftira atanlara ve böyle bir günaha irtikab edenlere karşı taaccübe sevk ettiği bir mahalde
bizim de ayni iddiaları ileri sürmemiz... Bütün bunlardan Allah’a sığınırız biz...

Şüphesiz ki Allah’ın dini bir hayat nizamıdır... 
Ve Allah’a itaat ancak bu nizamı yeryüzünde hakim kılmakla mümkün olur... Allah’a yakınlık ise ona itaat etmeden mümkün değildir... Bir bakalım biz neredeyiz, Allah nerede, Allah’ın nizamı nerede ve dini mübîn nerede?... Sonra bir düşünelim; kendi kendilerini temize çıkararak Allah’a bühtan eden yahudiler ile ne fark var bizim aramızda?... Ki Allahü Taalâ onların bu iddialarını taaccüb ile karşılıyor. Kendilerini tezkiye ederek bühtan etmelerinden dolayı beyinlerini eziyor onların... Gerçek şu ki; kaide aynı kaidedir, hiç bir zaman değişmez... Bizim durumumuz da ayni onların durumu gibidir... Ve Allah katında hiç kimsenin yakınlığı, akrabalığı ve tavassutu geçerli değildir...




1 yorum:

  1. Şirk, yalnızca Allah'tan başka yaratıcının olmadığını kabullenmekle bitmez. Allah'tan başka hüküm koyan Rablerin bulunmadığını da kabullenmek gerekir.

    Puta tapıcılık, sadece dikilen bir ağaca veya yontulan bir taşa tapınmak değil, hatta ondan daha fazlasıyla; kaldırılan bayraklara, filanalar,!, işaretler ve bu putlaştırılanların arkasına gizlenen güçler, nüfuzlar ve isteklere adepte olmaktır

    Ve işte buna göre baksan herkes etrafında, kendi hayatı ve yurdunda en yüce hüküm ve makam kimin elindedir?... Bütünü bütününe kimin dinine bağlanmışlardır?. .. Kimin emrine emrine uymaktadırlar?... Şayet bu konuların hepsinde (ferdi ve sosyal hayatın her sahasında) "hakimiyet" ve "emir" Allah'a ait ise, işte onlar katıksız olarak Allah'ın Dinindedirler. Şayet bu hakimiyet ve emir Allah'tan başkasına ait ise,-onunla beraber veya tek başına olarak- onlar, Allah'ın Dininde değil, hakim olan putların ve tağutların dinindedirler. . . Allah (c.c) cümlemizi muhafaza buyursun..."(10)

    YanıtlaSil