***ÖNEMLİ***
BÜTÜN İNSANLIK ALLAHA İNANIYOR***AKLİ VE NAKLİ DELİL MEVCUT.
BURADAKİ KASIT MUHAMMEDİN ALLAH TARİFİNE UYMADIKLARINI SÖYLÜYOR.
DOLAYISI İLE ONLARIN ALLAH'A İNANMADIKLARINI SÖYLÜYOR.
«Nefislerinin, âhiretleri için kendilerine takdim ettiği bu şeyler ne de çirkindir? Allah onlara gazab etti. Ve onlar azâb içinde ebedî kalıcıdırlar.»...
İşte nefislerinin kendilerine takdim ettiği şey... Allahın gazabı ve Cehennem azabında ebediyyen kalmak. Ne de çirkin bir hasılattır bu?.. Nefislerinin kendilerine takdim ettiği bu hediye ne de fenadır?... Aman Allahım ne acı bir meyvedir bu? .. Evet kâfirleri dost edinmelerinin meyvesi...
O kavim hakkında Allah’ın kelâmını kimdir dinleyen bizden? Allahü Tealâ’nın izin vermediği hususlarda kim kendi yanından kararlar alabilir? Bu dine tabi olanlar ile. kâfirleri dost edinen din düşmanları ile dostluk ve yardımlaşma hususunda kim kendiliğinden bir söz söyleyebilir?...
Sebeb ne? Küfredenlerle dost olmalarını icab ettiren sebeb hangisidir? Bunun yegâne sebebi Allah’a ve peygamberine inanmamış olmaktır.
«Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kur'ana iman etmiş olsalardı, kâfirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasıktır.»...
İşte sebeb... Onlar Allah ve peygamberine gerçekten inanmamışlar... Ve onların pek çoğu fasıktır da. Şu halde onlar, duygu ve yöneliş bakımından küfredenler arasında bulunuyorlar. Öyleyse elbette müminleri değil de küfredenleri dost edineceklerdir...
Son olarak gelen bu hüküm ile birlikte üç gerçek açığa çıkıyor :
— Birinci hakikat şudur; Hazreti Muhammed’e inanmış olan pek az bir kısmı müstesna olmak üzere bütün ehli kitab Allaha inanmamaktadır. Çünkü son peygambere iman etmemiştirler. Kur’an-ı Kerim onların sadece peygambere inanmamış olduklarını bildirmekle kalmıyor, Allah’a da iman etmemiş olduklarını beyan ediyor.
«Eğer onlar, Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kur'ana inanmış olsalardı kâfirleri dost edinmezlerdi.»...
Allahü Tealâ tarafından takrir edilen bu hüküm asla tevil kabul etmez. Onlar ne kadar Allah’a iman ettiklerini iddia ederlerse etsinler ..
( Hele Allah’ın zatı ve mahiyeti mevzuunda sahib oldukları sapıklıkları nazarı itibara alacak olursak durum daha çok vuzuhiyyet kesbeder. Gerek bu bahiste, gerekse Kur’an-ı Mübin’in diğer bölümlerinde, bu sapıklık nümûneleri serd edilmişti.
— İkinci hakikat ise şudur; Ehli kitab bütünüyle Allah’ın Rasulü Muhammed (A.S.) ın diliyle Allah’ın dinine girmeli için davet edilmiştir. Bunu kabul ederlerse iman etmiş olurlar ve Allah'ın dinine girmiş sayılırlar. Şayet yüz çevirirlerse Allahü Tealâ’nın kendilerini vasf ettiği gibi küfür üzerindedlrler.
http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2015/11/kisinin-musluman-olup-musluman.html?spref=fb
— Üçüncü hakikat ta şudur; Hiç bir meselede onlarla Müslümanlar arasında yardımlaşma ve dostluk bahis mevzuu olamaz. Zira müslümanın nazarında hayatın her türlü meselesi dinin emrine boyun eğmek mecburiyetindedir.
Bundan sonra îslâmm müslümanlara, muaşeret ve hareketlerinde ehli kitaba karşı iyi davranmalarını emretmiş olması, İslam diyarında onların ırzlarını, nefislerini ve mallarını himaye altına almış olması, ne olursa olsun diledikleri inançla kendilerini serbest bırakmış olması ve güzellikle onları Islama davet etmeyi, bu konularda güzellikle mücadele etmeyi emr etmiş olması hususu kalıyor. Müslümanlarla yaptıkları anlaşmalarda ve barışlarda —Kendileri riayet ettikleri müddetçe ahde riayet gözetilir. Ne durumda olurlarsa olsunlar dini mevzularda asla zorlanmazlar...
İşte İslâm... Bütün açıklığı ve parlaklığı ile... Bunca müsamahası ve iyiliği ile...
Muhakkak ki Allah Hakkı söyler.
Doğru yola ileten de O’dur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder