17 Mart 2016 Perşembe

Her insanda olan 16 şaşırtıcı özellik

Şüphesiz insan yaratılanlar içinde en faziletli varlıktır. Hatta insanın meleklerden bile üstün ve faziletli olduğu vurgulanmıştır. İnsanı yücelten ve yaratıkların en faziletlisi kılan aklıdır. Bu nedenle aklı, düşünmeyi ve düşünme metodunu iyi bilmek gerekir. Zira aklın değerli olması “düşünme” denen bu vakıadan kaynaklan-maktadır. Yine hayatın, insanın, hatta kâinatın ve kâinatta bulunan canlı cansız her şeyin düzenini ve sürekliliğini sağlamada olgun meyveler veren de bu vakıadır.



Bilim ve sanat, edebiyat ve felsefe, fıkıh ve filoloji, kısaca bilgi olarak nitelendirebileceğimiz her şey aklın, dolayısıyla düşünmenin ürünüdür. Bu nedenle insan, hayat ve tüm kâinat akıl, düşünme olgusu ve düşünme metodunu iyice kavramalıdır.



İnsanlık tarihi büyük mesafeler kat ederken, insanoğlunun zihni, akıl ve düşünme olgusundan çok, akıl ve düşünmenin ürünleriyle meşgul olmuştur. Eski çağlarda ve günümüzde, Müslüman ve Müslüman olmayan bilim adamları arasında akıl olgusunu kavramaya çalışanlar olmuşsa da, bu çabalar başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunların içinden düşünme metodunu bir çerçeveye oturtmaya çalışanlar da olmuştur. Bilimsel başarılar sayesinde bazı alanlarda bu metodun semeresinden istifade etmeyi başarmalarına rağmen, düşünmeyi “düşünme” olarak tanıma konusunda yanlış yola saptıkları gibi, kendileri dışında söz konusu bilimsel başarıya hayran kalan taklitçilerini de yanıltmışlardır.



Yunan'dan önce ve sonra insanlar, düşünme olgusunu elde etmek amacıyla tüm performanslarını kullanarak “mantık” denen kavramı ve birtakım düşünceleri gün yüzüne çıkarmayı başarmışlardır. Fakat bilgiyi deforme etmişlerdir. Mantık, hedeflendiği gibi bilgiye götüren bir araç ve bilginin doğruluğunu kanıtlayan bir kıstas olmak yerine, bilgi için kötü sonuçlar doğuran bir araç olmuştur. Düşünmeye ulaşma yolunda atılımda bulunan bu insanlar, sözde “felsefe” veya “hikmet sevgisi”ni ortaya çıkarıp metafizik konularda derinleşmişlerdir. Sonuçta öğrendikçe insana haz veren, varılan sonuçlardan zevk duyulan bir araştırma, inceleme metodu ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki bütün bunlar insanı, hem realiteden hem de “hakikat”ten ve doğrudan uzaklaştırmıştır. Bu düşünce yöntemiyle yanılgıya düşen pek çok kişi doğru yoldan sapmıştır.



Bütün bunları ve emsallerini, düşünmeyi ve düşünme metodunu irdeleyen çalışmalar olarak kabul etsek bile - insana faydası dokunur bilgiler ve araştırma alanları meydana getirmeye müsait olmalarına rağmen- bunlar, düşünce olgusu ve hakikat üzerine kurulu değildir. Bu bulgular, bu noktada doğru bir yol takip etmediklerinden düşünme olgusu üzerinde akıl yürütmekten ziyade, düşüncenin sonuçlarını irdeleyen çalışmalar olarak kabul edilebilir. Doğal olarak böyle bir metot, düşünme olgusu için doğru metot olamaz. Olsa olsa düşünme olgusunun araştırılması vasıtasıyla değil, aklın verdiği sonuçlar üzerinde kafa yorarak, tesadüfen meydana gelen bu metodun bir üslubu veya tekniği olabilir. Bunun anlamı şudur: Düşünme olgusu için doğru bir metot bulmak amacıyla yapılan bu araştırmalar, bizzat düşünme olgusunun değil, düşünmenin sadece sonuçları etrafında dönüp duran birtakım çabalardan başka bir şey değildir.



Şimdiye kadar düşünme olgusunun, dolayısıyla düşünme metodunun belirlenememesinin altında, araştırmacıların akıldan önce düşünce üzerinde kafa yormaları yatmaktadır. Akıl olgusunu kesin ve şüphesiz bir şekilde öğrenmeden düşünce olgusuna varmak mümkün değildir. Çünkü düşünme aklın; bilim, sanat ve kültürün diğer türleri ise düşünmenin meyvesidir. Bu yüzden önce akıl olgusunu kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde bilmek gerekir. Bu bilgi, düşünme olgusunu bilmeyi ve bu yolda doğru bir metot belirlemeyi sağlayacaktır. Sonunda belirlenen bu metotla bilginin bilim olup olmadığına karar vermek mümkün olacaktır. Diğer bir ifadeyle, kimyanın bilim; psikoloji ve sosyolojinin bilim olmadığını bu şekilde kavramak mümkündür. Aynı şekilde bilginin kültür olup olmadığına -hukukun kültür olduğu, resim yapmanın ise kültür olmadığına- karar verilebilir. Bütün mesele, önce akıl olgusunu kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde bilmek, ardından bu bilgi ışığında düşünme olgusunu ve metodunu irdelemektir. Doğru bir düşünme üslubunu veya üsluplarını elde etmek, ancak bu şekilde mümkün olabilir.



Meselenin özü budur. Bilim ve kültüre, düşünme olgusu, metodu ve üslubunu kavradıktan sonra; düşünme olgusuna ise akıl olgusunu kavradıktan sonra varılabilir. Bu bağlamda kesin ve şüphesiz bir şekilde önce akıl olgusunu, ardından düşünme olgusunu kavramak esastır.

http://islamdevleti.info/kitaplar/Tefekkur/index.htm




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder