25 Eylül 2013 Çarşamba

(1) Facebook

(1) Facebook
Bütün hamd ve şükür Allah’a (cc) mahsustur. Sâlât ve selam insanlığın efendisi Muhammed’e (sav), onun âli ve ashabına olsun.

Sünnetin vahiy ve teşrî kaynağı olduğu hakkında İslam alimleri arasında bir ihtilaf olmamıştır. Ne yazık ki bazı kimseler, yukarıdaki sözümüze karşılık farklı görüşler öne sürerken yanıldıklarını ve İmam Şafii’nin sözünde hataya düştüklerini belirtmeliyiz.

“Müslümanlar arasında geçmiş herhangi bir zamanda, sünnetin hüccet ve hüccetinin bedahetinde hiç bir ihtilaf olmamıştır. İmam Şafii’nin Cimaul İlim veya başka yerlerde naklettiği hususunda yanılgıya düşenler aslında İmam Şafii’nin sözünü gerekli şekilde anlayamamışlardır. Sünnetin, sünnet olması açısından hüciyyetiyle, bu sünnetin nakil yolu olan hüciyyetindeki farkı idrak edememişlerdir. Sünnetin, sünnet olması açısından olan hüciyyetinde, Müslümanlar herhangi bir zaman diliminde ihtilaf etmiş ve herhangi bir fırka tartışma yapmış değildir. Fakat sünnetin, bir ümmetten diğerine nakil vasıtası olan rivayetlere gelince bazı kısımlarında bazı Mutezile ve yine bir kısmında Havariç ve onun hucciyetinde bazı Şia ihtilaf etmiştir.” (Hücciyetüs Sünne, Abdulgani Abdulhalık s. 15)

Sünnet gayet güzel muhafaza edilmiştir. Tarih, hiç bir dönemi Resulün (sav) dönemi kadar aydınlık ve dupduru anlatmamıştır. Accac’ın es-Sünnetu Kabled Tedvin vb. eserler, bu husus için güzel örneklerdir.

Savaş meydanlarında Müslüman kılıcını düşüreyemeyeceğini anlayan küffar, kesin zafer için Müslümanların bu inancını gönüllerinden alınması gereğini hissetmiş, fakat bunda başarılı olamayacağını anlamıştı. Ama şeytanca kararını çok geçmeden de bulmuştu. Mademki Müslümanların gönüllerinden İslam’ı alamıyordu, o halde, o gönüllerde yatan İslam’ın vakıasını ve anlamını değiştirecek böylece batılın savunucusu bir nesil ortaya çıkacak ve hem düşüncede hem de hayatta sefil bir toplum olacaktı. Bundan sonrada hakim-mahkum yer değiştirecek ve Müslümanların yönetimi, küfrün iki dudağı arasından çıkan sözlerle olacaktı. İşte bu başarının yapılabilmesi için, Kur’an’ı tahrif etmek gerekliydi. Kur’an’ın da ortadan kalkması mümkün değildi. Fakat mânasını tahrif etmek mümkündü. Bunun gerçekleşmesi için sünnetin ortadan kalkması gerekiyordu. Zira sünnet, Kur’an’ın mânasını açıklıyor, onun mânalarının çok dışarılara çıkarılmasını engelliyordu. Eğer sünnet ortadan kaldırabilirlerse Kur’an’ın mânaları lastik gibi her yöne çekilebilecek ve böylece bir filozofun “bazı insanlar, bazı kavramlara o kadar çok mânalar yüklerler ki o kavram her şeyi ifade eder hale gelir. Oysa artık o kavram hiç bir şeyi ifade etmez hale gelmiştir. Çünkü her şeyi ifade eden bir kavram aynı zamanda hiç bir şeyi ifade etmez.” dediği gibi Kur’an’da bundan sonra ittifak kitabı değil, tefrikalar kitabı olacaktı.

Bu hedefin bir an önce gerçekleşmesi için batı, müsteşrikleri yetiştirmeye başladı. Bunlar bir Müslüman’dan daha çok İslam’ı tanır vazıyette idiler. Mustafa Sibai Avrupa’daki bir anısını şöyle anlatıyor: “İngiltere’nin Manchester kentinde Prof. Robson’la görüştük. Bu sıralarda Ebu Davud’un Süneni’ni bir el yazmasıyla karşılaştırıyordu.” (İslam Hukukunda Sünnet, Mustafa Sibai s.23)

Bu gün bir Müslüman dinini öğrenmek için Arapçasından Ebu Davud’u incelemezken küffar, o dini bozmak için daha derin inceleme zahmetine katlanıyor. Goldziher İslam’ı bulandırmak için altı ayda Arapça öğreniyor ve yine müsteşrikler, gönüllerdeki İslam’ı bozmak için büyük bir çaba ile concordance’yi hazırlamışlardır. Bu büyük hadis sözlüğü, Müslümanların dinini öğrenmek için nadir araştırmalarında dayanakları olmuş ve bir yazarın dediği gibi; “Ne zaman bu kitaba baksak utanıyoruz.” Bir çok İslam düşünürünün kitaplarını da onlar tahric ediyorlar. Küfrün İslam dinini bozmak ve bâtılı hakim kılmak için verdiği çabayı biz Müslümanlar onu öğrenmek, yaşamak ve yaşatmak için göstermiyoruz. İslam’ın insanlığa geldiği günden beri hiç bir dönemde Müslümanlar bu kadar zelil ve hakir olmamışlardır.

Nihayet müsteşriklerin iddiaları Müslüman yazarların da ağızlarından duyulur oldu. Resulün (sav) sünnetinde şüpheler Müslümanların kafalarına girdi. Kur’an ve sünnetten besleneceği yerde müsteşriklerin rahlelerine oturup onların kitaplarını tedris ediyor ve bu zehirleri, İslam adına insanlara dağıtıyorlar. Radyo, dergi, televizyon, gazete ve kitaplara da akseden bu cürüm maalesef Müslüman evlatlarının ülkelerinde bir çok taraftar bulmuş durumdadır.

http://www.islamdevleti.org/kitaplar/Sunnet_Vahy_iliskisi/index.htm

http://www.rasidihilafet.org/kitaplar/Sunnet/index.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder