21 Eylül 2013 Cumartesi

(3) Durak Bolukbasi

(3) Durak Bolukbasi

 Üniversitelerimiz’de Hukuk Derslerinde bize hep, Türkiye Cumhuriyeti; bir hukuk devletir, diye öğretildi. Bu hukuk devleti içinde vatandaşlar; temel hak ve hürriyetlere sahiptirler. Bu hak ve hürriyetler içinde herkes, inanç hürriyeti, fikir hürriyet, din özgürlüğü, beden özgürlüğü, toplantı özgürlüğü, basın özgürlüğü haklarına sahiptir denildi. Hatta bu hürriyetler adı altında lezbiyenler, homoseksüeller, Komünistler, Ataistler isteği fikri dile getirebiliyor, istedikleri davranışta bulunuyor denildi. Ama ne yazık ki bu hak, ve özgürlükler sırası müslümanlara gelince iş değişiyor tabi. Aslında bu uygulama; Türkiye cumhuriyeti kuruduğu günden beri tarih kitaplarında şahit olduğumuz bir vakadır.
İstiklal mahkemelerinden binlerce insan sadece müslüman oldukları için yargılanmadı mı? En bariz örnekleri idam edilen İskilipli Atıf Hoca, şapkayı giymek istemeyen Rize’li, Kahramanmaraş’lı, Erzurum’lu, Karseri’li müslümalar değil miydi?
Yeni Akit Yazarı Kenan Alpay Haksöz Haber sitesinde, Kendiside “Düşman Ceza Hukuku” mağdurlarından olan Milat Gazetesi Yazarı Yakup Köse 17.02.2013 tarihinde 4. Yargı Paketi Ve Hizb-ut Tahrir Davası başlıklı yazısında, Köklüdeğişim Yazarı Osman Yıldız’ın kaleme aldığı Düşman Ceza Hukuku Devrede” ve Milli Gazete’de Muhammed Çelik’in “Hizb-ut Tahrir Gençlerine Karşı” 28 Şubat Hukuku Devam Ediyor yazılarında gördüğüm,bu İslami kitleye hukuksuzluk uygulanğıdır.
Aslında bu hukuksuzluğu sadece bu Yazarlar değil; Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk hazırladığı bilimsel mütalaada hizbuttahtir suç oluşturmayan bir örgüttür demişti. Bize ceza hukukunda öğretilen ise; bir örgütün terör gurubuna girelebilmesi için cebir ve şiddete başvurması gerektiğiydi. Peki, bu İslami Kitle hiç siddete başvurdu mu sorusu aklımız geliyor. 2009 yılında Hizb-ut Tahrir tutuklamalarından sonra, bu kitle’nin resmi sözcüsü Yılmaz Çelik, Radikal Gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’a bir röportoj vererek hizbin herhangi bir cebir siddete dayanmadığını mahkeme kararlarını sunarak ispatlamıştı.
Gerçektende mahkeme kararlarına baktığımızda bu örgütün hiçbir terör olaylarına katılmağı ve terör guruplarını desteklemediği görülüyor. Türkiyede örgütlenme çalışmaları 1960 başlamış olan bu kitle; 1967-1969-1985 yöneticileri ve üyleri tutuklanmışlar. Ama asıl tutuklanmalar; 2000 yılından bugüne siyasetin ve yargının ortak linç girişimine maruz kalmış, Hizb-ut Tahrir üyeleri hakkında son 12-13 senede toplam 1591 yıl ceza kesildiği, 994 yıl için ise; ceza istemi yapılmakta günümüze hep düşman ceza hukuku uygulanıyor olmasıdır.
2005 yılında İstanbul Fatih Camii önünde yapılan basın açıklaması nedeniyle 49 kişi için tam 117 yıl ceza verilmiş, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 24.01.2013 tarihinde görülen karar duruşmasında 19 kişiye toplam 119 yıl ceza verilmiş, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 07.02.2013 tarihinde Hizb-ut Tahrir’in üyelerinden beş kişiye aynı dosyadan toplam 42,5 yıl ceza vermişti. Daha bir hafta önce de Erzurum’da tutuklamalar başlamıştı.
Benim dikkatimi çeken nokta ise; bu kadar tutuklamalara rağmen, bu kitlenin halen tebliğ ve açılım faaliyetleri sürdürmekte olup, kullandığı doküman, kitapçık ve internet sitelerinde nihai hedef olarak kurmayı düşündüğü Raşidi Hilafet Devleti için çalımalarıdır. Gerçekten taktir’e değer bir kitle.. Okul hayatımız boyunca birçok İslami Cemaatle tanıştık; ama hiçbiri bu kadar cesaretli ve davasına sadık kitle göremedik. Aslında bütün İslami kesimin istedeği de bir İslam Devleti; ama cesaret edip de halka duyuramıyorlar, kapalı kapılar arkasında bunu yapıyorlar. Eğer bu kitle sadece İslamı ve dinin bir gereği olduğu için tutuklanıyorsa, dinin bir gereği olarak çalışan bütün İslami kitleyi tutuklaması gerekir.
Bana tuaf gelen nokta ise; Türkiye halkı’nın %99 müslüman olduğu halde müslüman olmak, müslüman gibi yaşamak niye suç oluyor. Türkiyede o kadar gayri müslüm var, ataist var ve bunlara hiçbir zaman hukuksuzluk uygulanmadığı halde müslümanlara niye uygulanıyor; yoksa dünyanın korktuğu bu kitlenin öncülüğünde birleşip bir İslam Devleti kurup sömürgecilerin ve onun yandaşlarının oyunlarına dur diyeceklerinden mi korkuyorlar.
Bu kitle; bana Allah Rasulünü ve Şanlı sahabelerini hatırlattı. Ne olursa olsun, ne kadar zulme maruz kalırlarsa kalsınlar davlarından vazgeçmeyen bir kitle. Aynı Allah Resulünün dile getirdiği gibi “sağ elime güneşi verseniz, sol elime ayı verseniz davamdam vazgeçmem” diyerek ya bu uğurda helak olurum ya da muzaffer. Allah Rasulüde muzaffer olduğu gibi inşallah sizde muzaffer olursunuz. Şunu unutmayın Allah sabredenlerle beraberdir. Keşke bütün islami kesim sizin gibi olsaydı da biz bu halde olmasaydık.
Şunu açıkça dile getiriyorum; NE MUTLU SİZE
Ne mutlu size ki; İslami hayatı yeniden başlatmak ve islam davasını aleme yaymaya çalıştığınız için..
Ne mutlu size ki; hayatın bütün işlerinin şeri hükümlere uygun olarak yürütüldüğü ve hayata bakışın helal ve harama uygun olduğunu, bir İslami toplumda Hilafet Devleti olan İslam Devletinin gölgesinde bir İslami yaşantıyı yaşamaya müslümanları tekrar döndürmeye çalıştınız için…
Ne mutlu size ki; O İslam Devleti ki, içinde Allahın Kitabı ve Rasulullahın sünneti üzerine dinleyip, itaat etmek üzere, İslami davet ve cihad yoluyla bütün dünyaya yaymak üzere İslami davet üzere biat ederek müslümanların şeçtiği bir halifenin bulunduğu devlet için çalıştığınız için…
Ne mutlu size ki; Ümmeti geçmişteki izzet ve şerefine yeniden ulaştırmaya çaba sarf eden ve böylece ümmet geçmişte olduğu gibi islam hükümlerine yönetilecek diğer devletlerden ve halklardan süratle ilerleme dizginine gelemesi için çalıştığınız için…
Ne mutlu size ki; beşeriyetin(insanlığın) hidayetini ve İslam yeryüzünü kaplayıncaya kadar küfürle, küfür fikirlerli ve nizamlarıyla çarpışmak için İslam Ümmeti’nin liderliğini hedef edindiğiniz için…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder