102 — Çocuk kendisinin yanı sıra yürümeye başlayınca: "Ey
oğulcuğum; doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım; Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
Ey Allah'ım! Bu ne kuvvetli iman, bu ne itaat, bu ne teslimiyet...
Bu, yaşlı ibrahim. Ehlinden, akrabasından kopmuş, yerinden yurdundan uzaklaşmış! İşte bu yaşlanmış, ihtiyarlamış zata bir oğlan
çocuğu nasip oluyor. Nice zaman ummuş beklemişti bunu. Vakta ki
Rabbinin halim diye övdüğü bu çocuk doğunca... Ve ihtiyar baba, henüz sabilikten çıkıp kendisiyle yürümeye ve hayatın bazı merhalelerinde kendine refakat etmeye başlayıp da bu biricik oğlu ile ünsiyet etmeye başlar başlamaz... Evet bu biricik oğlunu bağrına basıp doyasıya sevmeye, onunla ünsiyet edip yalnızlığını gidermeye
kalmadan rüyasında onu boğazladığını görür...- Hz. İbrahim
anlar ki bu rüya, oğlunu kesmesi için Rabbinden bir işarettir. Ne
yapsın? Hiç tereddüt etmez, emre boyun eğmekten gayrı aklına Bir
şey gelmez. Hakkın emrine teslimiyetten başka bir şey düşünmez...
Evet bu bir işarettir. Mücerret işarettir. Açık bir vahiy, kesin bir
emir değildir. Sadece Rabbinin bir işaretidir.. Bu ise kâfidir. İnfaz
ve icabet için bu işaret yeter. İtiraz etmeden, ey Rabbim, biricik
oğlumu ne diye boğazlıyacağım diye Rabbine sormadan mutlak itaat...
öylesine bir itaat ve inkiyad ki, incinme, üzülme dahi yok,
öyle bir teslimiyet ki feryat yok, tereddüt ve ıstırap yok. Asla yok
bunlar. Yalnızca emri kabul var, hükme rıza var, kadere sükûnet
ve emniyetle teslimiyet var. Bütün bunlar, korkulu vaziyeti, garip
bir sükûnet ve güven içinde oğluna haber verirken sarfettiği kelimelerde açıkça görülmektedir:
"...Ey oğulcuğum; doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı
görüyorum; bir düşün, ne dersin? "
Bu, sinirlerine hakim olan, karşılaştığı emrin hak olduğundan
emin bulunan ve vazifesini yaptığı kanaatini taşıyan kimsenin sarfedeceği sözlerdir. Aynı zamanda bu söz, Öyle bir mü minin ağzından çıkan bir sözdür ki, verilen emir kendisini dehşete düşürüp de,
bu işin ağır ve acı baskısından ve sıkıntısından kendisini bir an
evvel kurtarmak için İnfial ve isticale kapılarak derhal neticeye
varmak İsteyenİnkine benzemez...
Bu iş çok ağırdır. Bunda asla şüphe yok. Hz. İbrahim
biricik oğlunu bir savaşa göndermiyor ki... Ve ona, hayatına son
verecek bir teklifte de bulunmuyor... Ondan, bu işi, bizzat kendi
eliyle yapmasını istiyor. Bizzat yapacağı iş nedir? Oğlunu aliyle
boğazlamaktır Ve Hz. İbrahim Allah'ın emrini böyle bir
teslimiyet İçinde karşılıyor ve durumu oğluna bu suretle bildiriyor;
BÖYLE BİR SINAMADA BİZ MÜSLÜMAN OLDUĞUNU SÖYLEYEN KİŞİLER OLARAK NE YAPARIZ..!!!
HAZM HER KONUDA ZOR OLDUĞU GİBİ BU KONUDADA ZOR.ALLAH'IN DİĞER SINAMALARINDADA BÖYLE HAZMI ZOR OLAN KONULAR VARDIR.
İŞTE BİZ BU KONULARA TERETTÜTSÜZ TESLİM OLUYORSAK MÜSLÜMANIZ DEMEKTİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder