29 Ekim 2014 Çarşamba

GARANİK HADİSESİ(Müşriklerin müslümanlarla birlikte secdeye gittikleri an)

Müşriklerin müslümanlarla birlikte secdeye gittikleri hususundaki hadise ve bu hususta varit olan mütevatir rivayetleri kendi iç dünyamda çözümleyip vuzuha kavuşturmazdan evvel ve benim şuurumla alâkalı bir tecrübe başımdan geçmezden evvel hep bir sebep araştırıp durduğum meselelerdendi.

Gerek ibn Sa’d’ın tabakatında gerekse İbn Cerîr’in tarihinde varit olduğu gibi Garanik hadisesi diye adlandırılan hadiseyle ilgili uydurma rivayetleri okuduğum zaman... Aynı hadiseyi bazı müfessir-ler yüce Allah’ın “Ey Muhammedi Senden önce gönderdiğimiz hiçbir elçi ve peygamber yoktur ki, bir şeyi arzuladığı zaman, şeytan  onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Allah, şeytanın karıştırdığını giderir, sonra Allah kendi âyetlerini tahkim eder. Allah Alîm ’dir, Ha k î m ’dir. Kavli şerifini tefsir ederken naklederler ki, îbn Kesir (Allah ona hayırlı mükâfatlar versin) hepsinin mürsel rivayet olduğunu belirterek sahih yönden gelen hiçbir isnad görmedim der.

Bu rivayetlerin en genişi hurafelere en az dalanı ve Resulullah’a en az iftira dolu olanı İbn Ebi Hatem’in rivayetidir. İbn Ebi Hatemı der ki: Bana Küfeli Ebu Mûsa, Muhammed İbn lshak’tan nakletti, o da Muhammed İbn Füleyh’den, o da Mûsa İbn Ukbe’den, o da İbn Şahab’dan nakletmiş ve demiş ki: Necm sûresi nazil olduğunda müşrikler diyorlardı ki eğer bu adam bizim tanrılarımızı hayırla yadet-seydi biz de onu ve arkadaşlarını kabullenirdik. Ne var ki o yahu-di ye hıristiyanlar gibi kendisinin dinine muhalefet edenleri bizim tanrımıza küfredip kötülediği kadar kötülemiyor. Hz. Peygamberin müşriklerden gördüğü eziyet ve işkenceler, ashabının çarptırıldığı zahmetler ve şiddetler onu üzmüş ve o da bunların hidayete gelmesini istemişti. Cenabı Allah Necm Sûresindeki şu âyetleri inzal buyurunca: “Ne dersiniz Lât ve Uzza’ya? Üçüncüsü olan diğer Mena-ta?” Şeytan bunların yanısıra şu cümleleri ilka etti: “Muhakkak ki onlar yüce putlardır ve onların şefaati elbette umulur.” Bu sözler şeytanın ifadesiydi. Bunun üzerine bu iki kelime Mekkeli müş-rüklerin kalbinde yeretti, dillerinde dolaştı. Ve bunu birbirlerine müjdelemeye başladılar. Ve dediler ki: Muhammed kendisinin ve kavminin ilk dinine geri döndü. Hz. Peygamber Necm sûresinin sonuna geldiğinde secdeye gitti. Onunla birlikte müslüman ve müşrik herkes secdeye vardı. Sadece Muğire oğlu Velid — K: büyük bir adamdı — avcunu toprakla doldurdu ve ona secde etti. Her iki grubta yaptıkları secdeye şaştılar. Müslümanlar müşriklerin inanıp kabul etmeden kendileriyle birlikte secdeye gitmelerine şaşarken — ki müslümanlar müşriklerin kulağma şeytanın ilka ettiği o cüm leleri duymamışlardı.— Müşrikler de şeytanın attığı kelimelerden dolayı rahatladılar ve peygamberin bu sözleri âyetler arasında okuduğunu belirttiler, ilâhlarını yükselttiği için secdeye vardılar. Bu cümleler halkın arasında yayıldı ta Habeşistana kadar ulaştı. Orda bulunan müslümanlardan Maz’un oğlu Osman ve diğerlerine ulaşan 
haberde Mekkelilerin Müslüman oldukları peygamberle birlikte namaz kıldıkları söylendi. Muğire oğlu Velid’in toprağı avuçlayarak secdeye vardığı bile duyuldu. Müslümanlar da M e k k e’lilerin imana döndüklerini sandılar çabucak geri döndüler. Halbuki Allah şeytanın ilka ettiği sözleri silmiş ve âyetlerini muhkem kılmıştı. Her türlü iftiradan onu korumuştu. Ve “Senden önce hiçbir elçi ve peygamber göndermedik ki... ilh” âyetini inzal buyurmuştu. Allah hükmünü bildirip şeytanın sözlerinden âyetlerini tenzih edince müşrikler tekrar sapıklıklarına dönerek müslümanlara karşı düşmanlıklarını artırdılar.” İbn Ebi Hatem’in anlattıkları burada son buluyor.

Daha başka rivayetlerde var ki, bu G a r a n i k hadisesini Resulullah’a nispet ederek peygamberin bununla müşrikleri memnun etmek istediklerini ve böylece barış yapma arzusunda bulunduğunu ileri sürerek iftiralarında daha da ileri gitmektedirler. Haşa kİ peygamber böyle bir arzuya sahip bulunsun.

Ben daha başından beri bütün bu rivayetleri reddedtim... Çünkü bunlar peygamberliğin ismetine muhalif, kitabı mübînin tahrifattan muhafaza olunduğu buyruğuna aykırı olmaktan öte bu sûredeki âyetler tarafından da kesin olarak reddedilmektedir. Çünkü bu sûre müşriklerin inançlarını kötülemek onların tanrıları ve efsanelerini tahkir etmek için gelen hükümlerle doludur. Bu iki cümleyi hiçbir şekilde sûredeki âyetlerin arasına sokmak mümkün değildir. Hattâ şeytanın müşriklerin kulağına bu sözü götürdüğünü müslümanların ise duymadığını iddia etmek bile lüzumsuzdur. Çünkü bu müşrikler kendi dillerinin edebî zevkini tatmış kimselerdi. Bu uydurma iki cümlecikle ondan sonra gelen âyetleri ve hükümleri dinledikleri zaman hemen fark ederlerdi :

Demek erkekler sizin dişiler O’nun mu? öyleyse bu insafsız bir paylaşma.

Bunlar sizin ve atalarınızın taktığı adlardan başka birşey değildir. Allah onlara- hiçbir güç indirmemiştir. Onlar kuruntudan ve nefislerin arzu ettiği hevadan başkasına uymuyorlar. Halbuki kendilerine, and olsun Rablerinden doğruluk rehberi gelmiştir.

Daha sonra varit olan “Doğrusu âhirete inanmayanlar meleklere dişi adı takarlar. Halbuki onların bu hususta bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanna uyarlar. Zan ise hiç şüphesiz gerçekten birşey ifade etmez.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder