31 Mart 2014 Pazartesi

M û s a ona dedi ki: "Doğrusu sen besbelli bir azgınsın."

Bu bitmez tükenmez döğüşünle, bu faydasız çekişmenle azgının
birisin. Bu yaptığın şeyler Israiloğullarına karşı kızgınlığı artırmaktan başka bir fayda sağlamaz. Zaten onlar halihazırdaki rejime bütünüyle baş kaldırmaktan âciz bulunmaktadırlar. Verimli bir hareket yapamayacak kadar güçsüzdürler. Binaenaleyh bu şartlar altında böyle faydasız, hattâ zararlı çekişmelere girmenin hiç bir değeri yoktur.
Fakat Hz. M û s a bundan sonra Mısırlı kıbtiye karşı içinde
bir heyecan duymuş, bir önceki gün öldürdüğü kıbtî gibi bunu da
öldürmek isteyerek üzerine yürümüştü. Bu heyecan da daha önce
ifade ettiğimiz gibi Hz. M û s a 'nın heyecan dolu tabiatının işaretidir, öte yandan bir başka hususa delâlet etmektedir ki o da Hz.
M û s a 'nın ruhunda zulme ve tecavüze karşı aşırı bir kin duymasıdır. Israiloğullarına yapılan işkence ve baskılara tahammül edemeyip insan ruhunu kin ve nefret duygusuyle saran aşırı baskı ve
düşmanlığa karşı çıkmaktadır.
"Musa derken ikisinin de düşmanı olanı yakalamak isteyince: "Ey M û s a dün bir cana kıydığın gibi bana da mı kıymak istiyorsun? Sen islâh edenlerden olmayı değil yeryüzünde bir zorba
olmayı istiyorsun" dedi."
Zulüm artınca, cemiyet hayatı bozulunca, ölçüler değerini kaybedince, karanlık çevreyi sarınca elbette ki temiz ruhlu kimseler gelenekleri, kanunları ve sistemleri bozan dikta rejimine karşı nefret
duygusu besleyeceklerdir. Bu bayatın devam etmesi umumun fıtratını bozar. İnsanlar zulüm gördükleri halde ona karşı çıkamazlar.
Azgınlığı ve tecavüzü müşahede ettikleri halde onu bertaraf edecek
his duymazlar. Ve bozuk yapı çevreyi o kadar sarar ki insanlar zulme uğrayanların kendilerini savunup mukavemet etmelerini yanlış
kabul ederler ve kendisini veya başkasını müdafaa edenleri "yeryüzünde bir zorba olmak" isteği ile itham ederler. Nitekim söz konusu
kıbti de Hz. M û s a 'ya böyle demişti. Çünkü onlar zulüm ve dikta rejiminin karşısına dikilenleri ezerek yok ettiğini görmeye alıştıklarından asla böyle harekete tevessül etmezler. Ve zamanla öyle
olur ki, en doğru yolun ve asıl yapılacak şeyin zulme ses çıkarmamak
olduğunu sanırlar. Hattâ bunun ahlâk, terbiye ve iyilik işareti olduğunu kabul ederler. Bu durumda bir mazlumun kendisine karşı
yapılan zulme engel olmasını gördükleri... Zulüm erbabının kurdukları rejimi koruyacak engellere karşı gelip, onları yıkmak istediği vakit... Evet, bir mazlumun o bâtıl ve uydurma engelleri yıkmak için can attığını gördüklerinde, dehşete kapılarak geri dönüp
kaçarlar. Ve hakkını almak için çalışan bu mazluma ya "kan dökücü" derler, ya da "zorba" derler. Onu kötüleyerek nefret ederler. O
mazlumun karşı çıktığı zulüm ve haksızlık sahihlerine karşı duydukları kin ve nefret ise çok daha az olur. Mazlumun heyecanlanmış olacağını da düşünerek ağır zulüm altında ezilmesine karşı çıkmasını
mazur gösterecek hiç bir sebep bulmazlar.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder