26 Mayıs 2014 Pazartesi

İzzet ve kudret isteyen bilsin kî, kudret bütünüyle Allah'ındır.

İzzet, şeref, yücelik, onur, tekamül bahislerine geliniyor, Bu sıfatlarla Allah'a yükselen tevhid ve teşbihler ve onu Hakkın divanına yücelten iyi amel arasında bir köprü, bir bağlantı kuruluyor. Bunun zıddı olan safha da beyan ediliyor, kötü hareket ve hile safhası. İnsanı helake sürükleyen de budur :
10 — İzzet ve kudret isteyen bilsin kî, kudret bütünüyle Allah'ındır. Güzel sözler O'na yükselir, o sözleri de salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince onlara şiddetli bir azap vardır.
Ve onların kurdukları tuzaklar hep boşa çıkar.
Cansız toprakta dirilip gelişen yeni hayatla, güzel söz ve iyi
amel arasındaki ilgiyi kuran bağ, her ikisinde mevcut olan güzel
hayat olmalıdır. Ayrıca, kâinatın tabiatiyle hayat arasındaki alâka
onlar arasında da vardır. Bu alakaya İbrahim sûresinde işaret edilmişti :
"Görmedin mi, Allah sana nasıl bir mesel irat etmiştir : Güzel
bir kelime, kökü sabit ve dalları semada olan güzel bir ağaç gibidir.
O, Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir durur. Allah insanlara böyle misaller irat eder. Olur ki onlar çok iyi düşünüp İbret
alırlar. Kötü bir kelimenin hali de, toprağın üzerinden koparılıvermiş kötü bir ağaç gibidir ki, onun hiç bir sebatı yoktur."
Kelimenin tabiatını ağacın tabiatına teşbih ediş gerçekten isabetli bir benzetiştir. Her ikisinde hayat ve bereket - nemâ - vardır.
Kelime nemalamr, gelişir, meyve verir; tıpatıp bir ağacın büyüyüp,
gelişip meyvesini verdiği gibi..
Müşrikler Mekke 'deki Dini otoritelerini ve bu otorite üzerine kurulu, Kureyşlilerin batıl akideleri gereğince diğer kabileler
üzerindeki hakimiyetini sürdürmek ve bu hakimiyetin sağladığı çeşit çeşit menfaatlerden yararlanmak için batıl putlara tapmaktan
vazgeçmiyorlardı. Şeref, şöhret tabiatiyle en başta gelen menfaatleri arasındaydı. Nitekim Kuranı kerimin beyanı veçhile şöyle konuşuyorlardı : "Biz eğer seninle beraber doğru yolda gidersek derhal yerimizden, yurdumuzdan oluruz."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder