8 Eylül 2014 Pazartesi

DAVET

Binaenaleyh, ihtilâf ve muharebeleri zikrettikten sonra gelen âyetin seyri; «îman edenlere» sesleniyor ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini infak etmeye davet ediyor. İnfak cihadın dengi ve mücahedenin esasıdır: \
254 — «Ey îman edenler, alış verişin,dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmezden evvel, size verdiğimiz rızıklardan infak edin. Kâfirler, işte zulmedenlerin ta kendileridir.»

Bu dâvet; mü’min gönüller için çok sevimli olan bir sıfatla başlamaktadır. îman sıfatı ile... Hem onları, kendilerini dâvet eden zata bağlayan da bu bağdır. Ve onlar bizzat Allah’a îman ediyorlardı : «Ey îman edenler...»

Bu; Allahü Taâlâ’nın kendilerine ihsan ettiği rızıktan infak etmeye dâvet idi. Malı veren O’dur. Verdiği şeylerden infak etmeye çağıran da O’dur. «Size verdiğimiz rızıklardan infak edin.»

Bu davet öyle müsait bir fırsatta yapılmaktadır ki, şayet o an elden kaçırılırsa bir daha döndürmek imkânsızdır: «Alış-verişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmezden evvel.»

Bu öyle bir fırsattır ki ondan sonra artık — şayet kaybederler ise — malın ve kazancın fayda vermesi asla mümkün değildir. Ve bir daha ne dostluk, ne de şefaat onları acı akibetten kurtaramaz.

Bu arada Hak Taâlâ uğrunda infak etmek için davet ettiği mevzua da işaret buyurmaktadır. Evet,-infak, c i h a d içindir.

Küfrü def etmek ve küfrün temsil ettiği zulmü bertaraf etmek
için...

«Kâfirler, işte zulmedenlerin ta kendileridir.»

İnkâr ederek Hakka zulmetmişlerdir. Helâk ve uçuruma sevk ederek nefislerine zulmetmişlerdir. Doğru yoldan menedip, îmanlara fitneler serptiklerinden, halka yanlış yollar gösterdiklerinden insanlara zulmetmişlerdir. Ve dengi hiç bir hayrm bulunmadığı bu hayırdan beşeriyyeti mahrum ederek insanlığa zulmetmişlerdir. Bu hareketleri ile sulh, selâmet, rahmet, huzur ve istikrar hayrından beşeriyyeti mahrum bırakmışlardır.

Kalblerde îman hakikatlarının yer etmemesi için îmani haki-katlara harb açanlar, îman nizamının hayata hakim olmamasını temin etmek için îmanî nizama savaş ilân edenler, cemiyette îman kanunlarının yerleşmemesi için Allah kanunlarıyla mücadele etmek isteyenler... Evet, bunlar, beşeriyyetin baş düşmanı, insanlığa zulmeden zalimlerin en zalimidirler...

İnsanoğlunun vazifesi^— şayet aklını başına alırsa— bu insanlık düşmânı zalîmlerîn zulmunu yıkıp, onların bir daha zulmedecek takatları tükeninceye kadar onlarla savaşmaktır. Ve onlarla / savaşmak için malı, mülkü neyi varsa fedakârlıktan kaçınmamasıdır... Rabbi Zülcelâlimizin terbiye ettiği ve îman sıfatıyle kendisine hitap edip, îman davası uğrunda cihada davet ettiği mü’-m i n 1 e r i n vazifesi de bundan başkası değildir. Allahü Taâlâ mü’minlere o derin işaretleri ihtiva eden bu sıfatlar ile hitap ediyor...
\

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder