7 Şubat 2015 Cumartesi

Sen seni bir tanı.!!!

Bilâhare bu kasemin Mabedin’de beşer ruhuyle ilgili kâinatın mucizeleriyle rabıtalı olan büyük bir gerçek yer alıyor. mevcudatta bulunan en büyük mucizelerden birisidir:

“Nefse ve onu düzenleyene,

Sonrada ona hem kötülüğü hem de sakınmayı verene. Ki, Onu arıtan felaha ermişdir şüphesiz.

Ve alabildiğine örten ise muhakkak ziyana uğramıştır.”

Bu dört âyet “ B e 1 e d ” sûresinde geçen “ve ona iki yol gösterdik” âyetiylen “İnsan” sûresinde geçen “ve gerçek biz ona yolunu gösterdik. O ya şükredicidir, ya inkâr edicidir” I] Islâmın ruha bakışının temelini teşkil eder. Bu âyetler insan ruhunun karmaşıklığına ve çift yönlü (Ambivilance) olduğunu gösteren âyetlerin tamamlayıcısı mahiyetindedir. Nitekim Hakteâlâ “Sad**sûresinde buyurur ki: “Rabbin meleklere şöyle demişti. Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.” Âyetiyle “ M ü d d e s i r ” sûresi “her nefis kazandığıyle tutuludur.” Âyetindeki ferdî mesuliyeti belirten âyetlerle bağlantılı ve onları tamamlayıcı vasıftadır. Ayı “ R â d ” sûresinde “muhakkak ki Allah, bir kavim kendini değiştirmedikçe o kavini değiştirmez” buyurulan âyetin insanın hareketlerinin insan üzerindeki tesirlerini belirten, âyetle yakın alakası vardır.
Bu ve benzeri âyetlerin gerisinden lslâmın insana bakış taısı
bütün çizgileriyle ortaya çıkıyor.

Buna göre insan denen bu yaratık eştabiatlı yaratılmıştır, Çift kabiliyeti vardır. Ve iki yöne hareket edecek kabiliyettedir. Buradaki eş ve çift deyimiyle kesin olarak insanın —yeryüzünün çamurundan ve bu çamura üflenen İlâhî nefhadan meydana gelmesi sebebiyle— hayra ve şerre hidayete ve dalâlete eşit şekilde kabiliyetli olarak yaratılmış olduğu kasdedilmektedir. O, iyi ile kötü olanın arasını ayırabilecek güçtedir. Kendisini hem hayra hem de şerre yöneltebilir. Bu güç onun varlığında saklıdır. Kuranı kerim bunu bazan ilham diye tavsif eder. “Nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona hem kötülüğü, hem de sakınmayı verene.” Bazen de bunu hidayet olarak belirtir. “Biz ona iki yolu gösterdik.” Bu kabiliyet bir istidat olarak onun öz yapısında mevcuttur. Gerek risaletler, gerekse ilahî tevcihat ve dışardan telkin edilen hususlar onun özünde mevrut ola bu kabiliyeti uyarır, şu veya bu yöne sürüklenmesini sağlar. Fakat hiçbir zaman o kabiliyeti yoktan varedemez. Zira doğuştan yaratılmıştır bu kabiliyeti. Tabiatında vardır, varlığına ilham edilmiştir

Bu doğuştan gelme kabiliyelterin yanı sıra bir idrâk ve şuur gücü vardır ki, bizzat insanın içinden idare edilir. İşte bu sağ duyu dediğimiz güce göre insan sorumluluk taşır. Kim bu gücü, kendisini temizlemek, arıtıp hayra hazır vaziyete getirmek için kullanırsa kötülüğü bununla yenecek duruma gelirse o kişi felaha ermiştir. Kim de bu gücü karartıp, söndürür ve cılızlaştırırsa muhakkak ki ziyana uğramıştır:

“Onu arıtan felaha ermiştir şüphesiz. Ve alabildiğine örten ise muhakkak ziyana uğramıştır.’’

öyleyse insana verilen mesuliyet, sahip bulunduğu bu seçme ve yönelme kudreti ve idrâkine göre düzenlenmiştir. Doğuştan gelen kabiliyetleri yöneltmek hedefine mebnidir. Dilerse bu fıtri kabiliyetini hayır alanında geliştirir, dilerse şer alanında. İnsan bu noktada hürdür. Ancak bunun karşılığında bir sorumluluk yer almaktadır. Bu gücü mukabilinde bir mükellefiyet, bu vazifenin karşılığında bir lütuf mevzuubahistir.

Allah’ın insanlara rahmeti yüzünden onları kendi fıtratlarında doğuştan var olan kabiliyetlerinin ilhamına ye hareketlerine hükmedebilecek sağ duyu dediğimiz güçlerine tevdi etmemiş bilakis onu İnce ve değişmez ölçüler vaz eden iman vericilerini alan ruhlarda ve ufuklarda mevcut bulunan delilleri gösteren arzu ve heveslerin körelttiği noktaları aydınlatıp sapasağlam şekil de hakikatleri gösteren peygamberliklerle onu desteklemiştir. Böylece insanoğlunun önünde yol hiçbir şüphe ve kargaşalığa mahal kalmadan apaçık belirir. Ve o zaman sağ duyusuyle dileyip seçtiği yolda hakikatleri idrâk ederek bilerek yürümesini sağlar.

İşte Allah’ın insanoğlu için istedikleri tamamen bunlardan ibarettir. Bu istekler çerçevesi dahilinde gerçekleşen şeylerin hepsi Allah'ın iradesi ve umumî takdiri uyarınca gerçekleşir.




En kısa ifadleriyle hulâsa ettiğimiz bu nazariyeden eğitim yöneliş konusunda çok önemli ve değerli hakikatler cümlesi doğar. Bu düşünce her şeyden önce insan denilen şu varlığın değerini yüçeltir. Çünkü onu yöneldiği hedefin mesuliyetine ehil hale getirir. Kendisi için seçme hürriyetini irade eden İlâhî iradenin çerçeve dahilinde hür iradesiyle seçme imkânını verir. Hürriyet ve mesuliyet insan denen bu varlığı yüce bir yere oturtur. Ve bu iki değer Allah’ın ruhundan üfleyip kudret eliyle düzenlediği ve birçok yaratıklara üstün kıldığı bu yaratığa lâyık yüce bir mertebe ve menzil sağlar.

İkinci olarak bu görüş insan denilen şu varlığın neticede kendisinin mes’ulü olmasını sağlar. Ve kendi işini kendi eline verir Daha önce de belirttiğimiz gibi bu; geniş mânalı İlâhî irade çerçevesindedir. Bu duygu insanın hassalarını uyarır, çekingenliğe ve takvaya sevkeder. Çünkü o zaman insanoğlu Allahuteâlânın takdirinin kendi tasarruflarının gerisinde tahakkuk zemini bulduğunu anlar “Muhakkak ki Allah, bir kavim kendi kendisini değiştirmedikçe o kavmi değiştirmez” bu, ağır bir mes’uliyettir. Onu yüklenen kişinin bir an dalıp gaflete düşme imkânı yoktur.

Üçüncü olarak bu duygu insana devamlı değişmez İlâhî ölçülere dönme ihtiyacını verir. Ve insan ancak böylece arzularının kendisini aldatıp yanıltmadığını anlar. Ve böylece ihtiraslarına kapılıp fe lakete sürüklenmediğini, kendi arzularını tanrılaştıranların başına gelenlere müstehak olmadığını fark eder. Ve böylelikle Allah’a yaklaşır, O’nun hidayetiyle yolunu bulur. Ve yolun karanlıklarında aldığı İlâhî nurla aydınlanarak yoluna devam eder.

Şu halde insanoğlunun ruhunu temizleyip arıtarak ulaşabileceği mertebenin sonu yoktur. Çünkü o, hep Allah’ın coşkun nurunda yıkanır. Ve çevresinden fışkıran varlık kaynaklarının selinde temizlenip arınır.

1. Islâm'ın insan ruhu üzerindeki görüşünü daha geniş öğrenmek isteyenler Muhammed Kutub’un -Materyalizmde İslam Arasında İnsan- adlı eserine baksınlar.
***********************************************************


Ey müminler, içinizden kim dininden dönerse bilsin ki, yakında Allah öyle bir grup ortaya çıkaracak ki, Allah onları sevdiği gibi onlar da O'nu severler, bunlar müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu davranırlar, Allah yolunda cihad ederler, hiç kimsenin yergisinden ve kınamasından çekinmezler. Bu Allah'ın bağışıdır, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.  Maide-54

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder