3 Mart 2014 Pazartesi

DAVA ADAMLARININ VASIFLARI

O yaman ve sıkıntılı günde bir süre gezindikten sonra ayeti kerime onları tekrar yeryüzüne döndürüyor ve Resulullaha karşı tutumlarını anlatarak Kur'an'ın indiriliş şekline yaptıkları İtirazları
belirtiyor. Ve ardından bu bölüm de onların kıyamet günü mahşer
sahasındaki görünüşleriyle son buluyor.
30 — Peygamber dedi ki:   "Ey Rabbim doğrusu   kavmim bu
Kuranı bırakmıştı.
31 — Böylece Biz her peygambere suçlulardan bir düşman peydah ettik. Doğruyu gösterici ve yardımcı olarak Rabbim yeter.
32 — O küfredenler derler ki: "Kur'an ona bir kerede indirilmeli değil miydi?" Halbuki Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek
için böyle azar azar indirir ve ağır ağır okuruz.
33 — Onlar sana bir misal getirmeye dursun Biz onun gerçeğini
ve en iyi anlaşılanını sana getirdik.
34 — Cehennemde   yüzleri   üstü   toplanacak   olanların, İşte
onların yeri çok kötü ve yolu çok sapıktır.
Allah'ın kuluna insanları uyarmak ve gözlerini açmak üzere
indirdiği Kur'an'ı terketti onlar. Kulaklarını vermediler. Çünkü
korkuyorlardı, kendilerini de çeker diye. Çünkü kulak verdikleri zaman kalblerinin onu reddetmesi mümkün olmuyordu. Çünkü kendilerine sahip olamıyorlardı. Bunun için onlar Kur'an'a boykot ettiler, ondaki gerçekleri görüp aydınlık dolu hidayetine eremediler. Kur'an'ı bıraktılar, onu hayat düsturu yapmadılar. Halbuki Kur'an en doğru yola götüren bir hayat nizamı olmak üzere inmişti:
Peygamber dedi ki: "Ey Rabbim doğrusu kavmim bu Kur'an'ı
bırakmıştı."
Şüphesiz Rabbi onların bu durumunu biliyordu. Ama peygamber Rabbini kendi durumuna şahit tutmak ve elinden geleni yaptığını göstermek için ona sığınıyor ve duâ ediyordu. Ne var ki, kavmi bu
Kur'an'a kulak vermiyor, düşünmüyorlardı. Bunun için Rabbi peygamberini teselli ediyor ve bunun bütün peygamberlerde cari olan bir kanun olduğunu belirtiyor. Her peygamberin düşmanları bulunacağını ve onların peygamberin getirmiş olduğu hidayeti reddedeceklerini ve böylece insanları Allah yolundan alıkoymaya çalışacaklarını bildiriyor Fakat Allah peygamberlerine yardım ederek günahkâr düşmanlarına karşı onlan galip getirir:
"Böylece Biz her peygambere suçlulardan bir düşman peydah
ettik. Doğruyu gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter."
En yüce hikmet Allah'ındır. Peygamberlere ve onların dâvalarına karşı bir takım suçluların ve günahkarların karşı çıkması şüphesiz ki onların dâvalarını daha da güçlendirir ve dâvanın tabiatına
uygun düşen bir ciddiyet havası verir. Ne kadar meşakkatlerle yüz
yüze getirirse getirsin, dâvanın önüne nasıl engeller dikerlerse diksinler dava adamlarının dâvanın Önüne engel olmak İsteyen suçlulara karşı verecekleri savaş gerçek dâva ile sahte davaları birbirinden ayıran en değerli ölçüdür. Dâvaya bağlananlarla sahtekarları birbirinden tefrik etmeye yarar. Samimi dâva adamlarını ayırır ve sahtekarları eler. Böylece dâva çemberinin içinde her fedakârlığı  göze alan basit menfaatler peşinde koşmayan inançlı, güçlü unsurlar kalır. Ve bunlar sırf davaya hizmetten başka bir şey düşünmezler. Yalnız ve yalnız Allah'ın rızasını arzu ederler.
İSLAM DÂVASI
Şayet bir dâvanın yolu kolay ve basit olacak olsa güllerle dolu
düzgün yollardan yürünecek olsa o dâva sahiplerinin karşısına gülüstanda gezinirken hiç bir muarrız ve hasım çıkmayacak olsa, kimse karşısına dikilip yalanlamayacak ve diretmeyecek olsa herkes dâva adamı olur, hak dâvalarla bâtıl davalar birbirine karşı çıkmaz
Çatışma ve düşmanlık olmazdı. Ve o zaman dâva adamlığından kolay bir şey bulunmazdı. Ne var ki hasımların karşı koyması düşmanların dâvayı engellemesi bir dâvanm kesin olarak muvaffak olabilmesi için kavga ve savaşın zaruretini ortaya kor. Fedakârlık ve acılara katlanmanın gerekliliğini meydana çıkarır. O zaman dâva adamı girdiği her kavgadan, yaptığı her dogüşten, katlandığı her fedakarlıktan ve verdiği her kurbandan davasının başarıya ulaşmasını ister. Ve yalnız gerçek inanmış dâva erleridir ki rahat ve keyfe, eğlence ve dünya nimetine davalarını tercih ederler. Hattâ davaları uğrunda gerektirdiği zaman şehit olarak hayatlarını bile inandıkları dâvaya adarlar. En acı savaşlar ve en korkunç kavgalar onların direncini daha da artırır İmanlarını daha da kuvvetlendirir ve Allah' ın nimetlerine vasıl olmayı, insanların yanındaki değerleri küçümseyerek onlara üstün gelmeyi isterler... İşte o zaman hak dâva bâtıl dâvalardan ayrılır. Ve İşte o zaman saflar düzelir. Güçlüler zayıflardan ayrılır... Ve İşte o zaman hak dâvasının yolcuları dâvalarında
sebat gösteren ve imtihanı başarıyle veren dâva erleriyle birlikte
yollarında uygun adımlarla yürürler, işte onlardır ki zaferin sorumluluklarına katlanırlar. Ve işte onlardır ki zaferin en pahalı bedellerini öderler. Her fedakârlığa katlanarak samimiyetle kurban olmayı isterler. Edindikleri tecrübeler, girdikleri imtihanlar, dikenler ve kayalarla dolu dâva yolunda nasıl yürüyeceklerini onlara öğretir.
Şiddetler ve korkular bütün kabiliyet ve kuvvetlerini harekete geçirerek uyanık olmalarını sağlar. Kuvvet hazinelerini doldurur. Bilgi kaynaklarını geliştirirler. Ve bütün hazırlıklarıyla, sıkıntılı ve
sıkıntısız hallerde taşıdıkları dâva sancağını yükseltmek için çalışırlar.
Umumiyetle insanların birçoğu mücrimlerle dâva erleri arasında çıkan çatışmalarda tarafsız ve seyirci kalırlar. Dâva adamlarının
safındaki acı ve fedakârlıklar fazlalaşır, üst üste yığılırsa ve onlar
buna rağmen dâvalarında sebat ederek inandıkları yolda yürürlerse
o tarafsız kalan ve çatışmalara seyirci duran yığınların birçoğu inanmış insanların önüne hiç bir engel dikİlemeyeceğini, her türlü acı ve fedakârlıklara katlanacaklarını anlarlar. o zaman inandıkları
dâvanın her fedakârlıktan üstün ve değerli olduğunu bunlar o yığınlara da gösterirler. İşte o zaman o ana kadar seyirci kalan tarafsız kitleler bütün hayati değerleri alt üst eden ve dâva adamlarının hayatlarını bile verdikleri şeyin ne kadar değerli, ne kadar önemli
ve kıymetli olduğunu görmeye başlarlar... Ve işte o zaman o seyirci kalan tarafsızlar oluk oluk bu dâvaya akın ederler. Uzun süre seyirci kaldıkları kavgaya onlar da katılırlar.
İşte bütün bunlardan dolayı Allah her peygambere suçlulardan
bir düşman peydah etmiş ve o suçlular güruhu hak dâvasının karşısına çıkmışlar. Dâva sahiplerine karşı mücadele etmişler ve bunlarla onlar arasında çatışmalar olmuş, ama dâva ehli her şeye rağmen yollarında yürümüşler. Netice önceden belirtildiği gibi dâva
sahiplerinin zaferiyle sonuçlanmıştır. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder