İnsanların heveslerine kapılarak değişik düşüncelere sahip olmaları ve çevrelerindeki kâinatta görünen ilâhi âyetlerden faydalanmayışları gördükleri hadiselerin ve vakıaların ötesindeki hikmeti idrak edemeyişleri bu derece tasvir edilince... İşte o zaman hitabı ilâhi peygambere yöneliyor ve ona insanların çoğunu hidayete çekmek hususunda kendisini heba etmemesini belirtiyor.. Ve meseleyi onların tabiatlarının körlüğüne, duygularının katılığına havale ediyor.
52 — Bunun için sen ölülere katiyen işittiremezsin, dönüp giden sağırlara da daveti duyuramazsın.
53 — Körleri sapıklıklarından vaz geçirip doğru yola döndüremezsin. Sen ancak âyetlerimizi inananlara duyurabilirsin. İşte onlar müslümanlardır.
Âyeti kerîme onları ölüler olarak tasvir ediyor. Evet hayat izi
yok... Sağırlar, duymuyorlar, körler yolu göremiyorlar. Hissen varlıklar dünyasından ayrılanlar, varlık prensiplerini ve kanunlarını
idrâk edemediklerinden ölüler gibidirler, hayattan eser bulunmaz.
Onlar sadece canlı birer organizmaya sahiptirler. Yaşayışları hayvanlarınki gibidir, Hattâ daha da aşağı ve daha az. Çünkü hayvan fıtratının gereği gibi hareket eder.
Fıtratına ihanet ettiği çok azdır. Allah'ın kalblere işleyen âyetlerini duymayanlar, duyunca icabet etmeyenler kulakları olsa da sağırdırlar. Mevcudat sayfalarına serpiştirilmiş bulunan ilâhî delilleri
görmeyenler hayvanlar gibi iki göze sahip bulunsalar da kördürler:
"Sen ancak âyetlerimizi inanananlara duyurabilirsin. İşte onlar
müslümanlardır."
Ve bunlardır Allah'ın davetini duyanlar. Çünkü kalbleri diridir. Gözleri açıktır, idrâkleri sağlamdır. Onlar duyarlar ve duyduklarına teslim olurlar. Kendilerine yöneltilen davet sadece fıtratlarını uyarmaya yeter, daha fazlasına lüzum kalmadan o davete icabet
ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder