TENAKUZ İÇİNDE BULUNANLAR
Mü'minlerle bu gezinti bitirildikten sonra âyeti kerime müşriklerin tutum ve düşüncelerindeki tenakuzlara geçiyor. Bir kere onlar
gökleri ve yeri Allah'ın yarattığını kabul ediyorlar. Güneşi ve ayı
onun insanlara müsahhar kıldığına, gökten su indirerek ölümden
sonra yeryüzünü dirilttiğine inanıyorlar. Bütün bunların muhtevasında yer alan rızkı verenin Allah olduğunu biliyor, korku ve endişe
anında duâ ederek yalnız Allah'a yöneliyorlar. Sonra da kalkıp Allah'a şirk koşuyorlar, O'na ibadet edenlere işkence yapıyorlar, tenakuz söz konusu olmayan İnançlarından döndürmek istiyorlar.
Allah'ın kendilerine Beytulharam'ı vererek emniyet ihsan edişindekı
nimetini unutuyorlar. 0 emniyet yurdu olan Beytül haram 'da Allah'ın kullarını korkutmaya çalışıyorlar:
61 — And olsun ki onlara "gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve
ayı emri altında tutan kimdir?" diye sorsan şüphesiz "Allah'tır'' diyecekler. O halde niye çevirilip döndürülüyorlar.
62 — Kullarından kimi dilerse Allah onun rızkını yayar. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.
63 — And olsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?" diye sorarsan şüphesiz "Allah'tır"
diyecekler. De ki: "Hamd Allah'adır. Ama çoğu aklını kullanamazlar.
64 — Bu dünya hayatı sadece eğlence ve oyalanmadır. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler.
65 — Gemiye bindiklerinde dini yalnız Allah'a tahsis ederek
ona yalvarırlar. Ama onları karaya çıkararak kurtarınca hemen
Allah'a eş koşarlar.
66 — Böylece kendilerine verdiğimize küfür etsinler ve zevk
alsınlar diye, eğlensinler bakalım. Yakında bileceklerdir.
67 — Çevrelerinde insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen orayı mukaddes bir harem yaptığımızı onlar görmediler mi?
Yoksa bâtıla inanıp ta Allah'ın nimetine küfür mü ediyorlar?
68 — Allah'a karşı yalan iftira edenden veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Kâfirlere cehennemde barınacak yer mi yok?
Bu âyetler o sıradaki Arabların inançlarını tasvir etmekte ve bu
inançların aslında tevhit temeline dayandığını, bilâhare saptığını
göstermektedir. Aslında bunun garip bir yanı da yoktur. Çünkü
Arablar İbrahim (AS.) in oğlu İsmail peygamberin soyundan geliyorlardı. Ve doğrudan doğruya t b r a h i m 'in dininden olduklarını kabul ediyorlardı. Hattâ bu esasla kendi inançlarını
üstün görüyor, yarımadadaki diğer din mensublarının, Hıristiyanlar!
ve Yahudileri kabul etmiyor ve İbrahim peygamberin dininden onlardan üstün olduklarını ileri sürüyorlardı. Ama sonunda
inançları yığınlarca sapıklık ve tenakuzlarla dolup gitmişti.
Onlara gökleri ve yeri yaratanın, güneşi ve ayı emri altında tutanın, gökten su indirerek ölümünden sonra onu diriltenin kim olduğu sorulunca bütün bunları Allah'ın yaptığını kabul ediyorlardı. Ancak yine de ya putlara tapınıyor, ya cinlere veya meleklere
ibadet ediyorlardı. Onları Allah'a ibadet noktasında ortak koşuyorlardı. Her ne kadar yaratmak hususunda ortak koşmasalar da. Ancak bu tuhaf bir çelişkiydi. İşte Allahuteâlâ bu âyetlerle onların düştüğü tenakuzun garabetini belirtmektedir: '"O halde niye çevirilip döndürülüyorlar?" Yani neden böyle garip bir duruma düşürülerek hakikatlerden döndürülüyorlar?
"Ama çoğu aklını kullanamazlar."
Ki neden böyle çelişkiler içerisine düşürüldüklerini fark etsinler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder