2 — Sana Rab bin" den vahyolunana uy, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
3 — Allah'a güven, Allah, Vekil olarak yeter."
Bu âyet, tenakuz içinde bulunan islam toplumunda, içtimai ve
ahlâki hayatın bir çok taraflarını tanzim eden, emirleri içine alan bu
sürenin ilkidir. Bu İslami nizamın esasını, iç ve dış âleme müteallik
kaideleri apaçık ortaya koyan bir başlangıçtır.
İslam yalnız irşat ve nasihatlerden, edep ve ahlaktan, şeriat ve
kanunlardan, örf ve geleneklerden ibaret olmayıp bunların hepsini
içine alan bir nizamdır. Fakat bunların bütün toplamı da İslâm demek değildir. İslâm ancak teslimiyetten ibarettir. Allah'ın dilemesine ve takdirine teslimiyet; emir ve nehyine evvel emirde itaata hazır, başka yollara ve herhangi bir hedefe yönelmeksîzin ve başkasına itimat etmeksizin sadece onun gösterdiği yola tâbi olmaktır. İste bu,insanoğlunun, kendisini ve kâinatı istediği gibi şekilden şekle sokan,
mevcudatın gizli aşikâr, görülen ve görülmeyenini; akılların erdiği
ve eremediği hususların hepsini içine alıp bir nizam dahilinde plânlayan tek bir ilâhî kanuna boyun eğmesinin ilk şuurudur. Kendilerine Allahuteâlânın emrettiği şeylerin hepsine ittiba ve nefyettiklerinden de kaçınmadan başka hiç bir kurtuluş yolunun olmadığına,
kendilerini mesut edecek sebeplere yapışmak ve Allahuteâlânın takdir ettiği şeylerin neticesine de katlanmak, iste kesin kanaat ve bilgi
bundan ibarettir. İşte temel budur. Şeriat, kanunlar, örfler, gelenekler, adap ve ahlâk bu temel üzerine bina edilir.
Kalblerde gizli akidelerin gerektirdiğini hareketleriyle ortaya koyma vasfı ve ruhunu Allah'a tesliminin gerçek eserleriyle ve hayatta onun yolunda
gittiğini belirtmek suretiyle..
İslâm akideden ibarettir. Şeriat ondan fışkırır. Bu şeriat üzerine de nizam kurulur. Bu üçü bir bütündür,birbiri ile irtibatlıdır, birbiriyle hareket halindedir. İslâm ancak bunu ifade eder.
İSLÂM AKİDESİ
YanıtlaSilAkideler ancak, kesinlik ifade eden delilden alınır. Akidenin delilinin kesin olması lazımdır. Çünkü Allahu Teâla zannî olana itikat edenleri zemmederek şöyle buyurmuştur : "Onlar zandan başkasına tabi olmazlar. Halbuki, zan haktan bir şey ifade etmez." [5] Bu hitapla akide hakkında konuşurken zanna tabî olanları teşhir edip azarlamıştır.
Allahu Teâlâ zanna bir delalet (sapıklık) olarak itibar etmiştir. Nitekim Allahu Teâlâ; "Eğer sen yeryüzündekilerin çoğunluğu
na itaat edersen seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başkasına uymazlar." [6] buyurmuştur. Allah zanna hiç bir zaman ilim (kesin delil) olarak itibar etmemiştir. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurdu : "Onunla (inandıklarıyla) ilgili kendilerinde ilim (kesin delil) yoktur. Ancak, zanna uyarlar. Halbuki zan, haktan bir şeyi ifade etmez." [7]
[5] Necm : 28
[6] En'am : 117
[7] Nisa : 157
http://www.rasidihilafet.org/kitaplar/Ummetin_Misaki/index.htm
http://www.rasidihilafet.org/inceleme/sohbet/03.htm
http://www.rasidihilafet.org/inceleme/sirk/gecmis_gunumuz_insanlari.htm