2 Haziran 2014 Pazartesi

HAK DAVETCİSİ :

20 — Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam gelmiş ve şöyle
demişti: "Ey milletim, gönderilen elçilere uyun.
21 — Uyun sizden hiç bir ücret istemeyen o kimselere. Onlar
doğru yoldadırlar.
22 — Benî yaratana ne diye kulluk etmiyeyim? Siz de O'na döneceksiniz.
23 — Ben O'ndan boşka tanrılar edinir miyim? Eğer Rahman
olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati banafayda vermez, beni kurtaramazlar.
 24 — Doğrusu o takdirde apaçık bir sapıklık İçinde olurum.
25 — Şüphesiz ben Rabbinize inandım, iman ettim. İşle bunu
benden duyun."
HAK DAVETCİSİ :
Doğru bir davete karşı sağduyu sahibinin müspet bir cevabıdır
bu. Bu hüsnü kabulde, doğruluk var. sadelik var, samimiyet var ve
sağduyu vardır. Apaçık olan. Hakka yapılan davete olumlu cevap
verip koşmaktır.
Bu adam odur ki. daveti duymuş, onun hak ve hakikat olduğunu delillerinden görmüş, kendisinin kavmine söylediği gibi neticede
bu davete icabet etmiştir.
İmanın hakikatini kalbi hissedince vicdanında bu gerçek bir
aksiyon haline dönüşmüş ve artık susmaya ve içinde gizlediği akideyle evinde oturmaya tahammülü kalmamıştır. Çünkü etrafı saran inkar ve isyan bulutları gözünün önündedir. O halde duracak zaman değildir. Vicdanına yerleşen ve duygu ve düşüncelerine hâkim olan bu hakkı etrafa duyurmaya koşar. önce kendi kavmine gider.
Onlar. Peygamberleri yalanlayan, inat ve inkâra saplanan. Hakkın
habercilerini galiz sözlerle tehdit eden kimselerdir.
Şehrin bir ucundan kalkar, bu vecibeyi yerine getirmeye gelir.
Mensup olduğu milleti hakka çağırır, zulümden meneder. Özellikle
Peygamberlere karşı düşmanca hareketlerini kınar; bunun doğuracağı kötü akıbeti onlara hatırlatır.
Bu şahıs belli ki sıradan bir mümindir, öyle servet saman sahibi değildir Kavminin yanında bir yeri, kabilesinin nezdinde nüfuzu yoktu. Ama kalbinde dipdiri yasayan akidesi onu durdurmuyor, şehrin bir ucundan ta öbür ucuna kadar koşturuyordu...
"Ey Milletim, gönderilen elçilere uyun. Uyun sizden hiç bir ücret istemeyen o kimselere; onlar doğru yoldadırlar."
Hiç bir ücret istemeden, bir menfaat beklemeden böyle bir daveti yapan kişi elbette ki doğrudur, sözünde samîmidir. Eğer Allah'ın emrini ve rızasını gözetiyor olmasa, ne diye bunca sıkıntıya katlansın? Bu adamı, davanın çilesini yüklenmeye sevkeden nedir? îlkin karşılaştıkları bir akide meselesiyle kavmine karşı koydurtan
faktör nedir? Hiç bir kazancı olmadığı, bir ücret talep etmediği halde kavminin eziyetine, kötülüğüne ve alaya almasına maruz kalmayı göze aldırtan nedir?
"Uyun, sizden biç bîr ücret istemeyen o kimselere. Onlar doğru yoldadırlar.''
Onların doğru yolda olduğu gayet tabiidir. Çünkü bir tek mabuda davet ediyorlar. Açık ve aydınlık yola çağırıyorlar. Hurafesi
ve kapalı bir yönü olmayan halis ve sahih akideye sevkediyorlar.
Binaenaleyh onlar sağlam çizgide ve sıratı müstakim üzerindedirler.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder