21 Şubat 2015 Cumartesi

PEYGAMBERLERİN EDEB TAVRI..

Kur’anı kerimin insan ruhunu yüceltmek istediği, basamak basamak ilerletip üstün seviyesine vardırmak için çağırdığı bu şerefli ve parlak ufuktur. O ufkun karşısında insan, gururunu yendiği için büyür. Allah’ı kastettiği için ruhu enginlere kanat gerer.

Bu şahsî bağlardan kurtulmakla insanlar Allah’ın nefhettiği ruh sahibi olurlar. Kendilerine Allah’ın rızasından başka bir pay ayırmazlar. Bu enginlikle birlikte hayrı muzaffer kılmak, hakkı gerçekleştirmek yeryüzünü imar için çalışmak, hayatı geliştirmek ve beşeriyeti temiz, yapıcı, hayırlı ve adil bir kumandayla kumanda edip Allah’a yöneltme yolunda cihad yer alır.

İnsan kendi şahsına bağlı, arzularıyle sınırlı, istekleriyle hudutlu olarak hürriyetine kavuşmak ve enginlere ermek için boş yere çalışır. Kendi hürriyetini nefsinin elinden almadıkça zafer ve fetih anında Allah’ı zikretmek için kendini unutmadıkça hürriyetini eİde etmesi boş bir çırpınıştır.

Peygamberlerin edebi budur. Allah insanları bu ufuklara çıkarmak ister. Veya sürekli bu ufuklara yükselmesini sağlamak ister.

Hz. Yûsuf’a, herşey kemaliyle verildiği anda takındığı edep tavrı bu idi:

“Ana babasını tahtın üzerine oturttu, hepsi onun önünde eğildiler. O zaman Yûsuf: «Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine Lütufkârdır. O şüphesiz Alim ’dir, Hâkim ’dir” dedi.’

Ve işte o anda Hz. Yûsuf kendi içindeki sevinci, neşeyi yenerek Rabbine yönelmiş şükür ve zikirle Rabbini teşbih etmiş, saltanatının zirvesinde ve rüyasının gerçekleşmesini görmenin sevinci İçerisinde iken Allah’a yalvarmıştı.

"Rabbim bana hükümranlık verdin. Ve rüyaları yorumlamayı öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratanı! Sen benim dünya ve âhirette dostumsun. Müslüman olarak canımı al benim. Ve beni salihlere eriştir.” İşte o anda makam ve saltanat gözünden silinmiş, kardeşleriyle, ailesiyle buluşup toplanmanın sevinci ortadan kalkmış sahnenin sonunda tek başına Rabbine yalvaran kendisinin miislüman olarak canını almasını isteyen Allah'ın lütfü keremiyle salihlere erişmesini dileyen yalnız başına bir insan görünümü kazanmıştır.

Süleyman peygamber de Saba Melikesinin tahtının gözünü açıp kapamadan önünde hazır olmasını görünce aynı edep tavrın, takınmıştı.

“Onun yanında durduğunu görünce demişti ki, bu Rabbimin bir ihsanıdır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü diye beni denemek için. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim de küfrederse muhakkak ki Rabbim zengindir kerem sahibidir.”

Hz. Muhammed (S. A.) in bütün hayatı boyunca fetih ve zafer anlarında dahi değişmez edep tavrı bu idi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder