25 — And olsun kî onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye
sorsan "Allah'tır" derler. De ki: "Hamd Allah'adır." Hayır onların çoğu bilmezler.
26 — Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Muhakkak ki Allah, Ganîdir. Ha m i d *dir.
İnsanoğlu kendi fıtratına danıştığı ve kendi vicdanına döndüğü
zaman bu apaçık gerçeklerin haykıran dilini asla susturamaz. Şu
gökler ve yeryüzü, onda bulunan şekiller, hacimlar, hareketler, buutlar özellikleri ve nitelikleri besbelli ki bir ölçüye göre takdir edilmiş, bir plâna göre çizilmiş, bir ahenge göre tanzim edilmiş. Bundan
önce hiç bir insan kalkıp ta onları kendilerinin yarattığını iddia etmemiş. Hatta bu yaratma işlemine Allah'tan başka tanrıların da ortaklık ettiğini ileri sürmemiş. Zaten böyle bir şey kendiliğinden
mümkün değil. Ayrıca bütün bu varlıkların kendiliğinden meydana gelmesi, hiç bir kudretin müdahalesi olmadan nizam ve intizam
içerisinde ahengini devam ettirmesi de mümkün değildir. Öyle ise
bütün bunların otomatikman kendiliğinden olduğunu veya başıboş
bir tesadüfün eseri bulunduğunu söylemek tartışmaya bile değmeyecek bir sözdür. Zaten insan fıtratı* sözü temelden reddeder ve kabili münakaşa olarak kabul etmez.
Tevhid akidesine şirkle karşı çıkanlar, Resulullahın davetine
sert bir münakaşa ile mukabele edenler kâinatta göklerin, yerin varlığıyle ortaya çıkan ve bir göz atmakla görülebilecek delillerle karşılaştıkları zaman kendi fıtrat mantıklarını ortadan kaldırıp atamıyorlardı. Bunun için de kendilerine: "Gökleri ve yeri kim yarattı?"
Diye sorulduğu zaman cevap vermekte tereddüt etmiyorlardı. Ve
cevapları "Allah'tır" demekten ibaret oluyordu. Bunun için Resulullah (S.A.) a bu cevabın ardından hemen "Hamd Allah'adır" demesi emrolunuyordu. Hakikatlerin fıtrat ölçüsünde açığa çıkmasından Ötürü hamd Allah'adır. Kâinatın gösterdiği deliller karşısında
mecburi ikrardan dolayı Hamd Allah'adır. Ve her halükarda hamd
olsun Allah'a... Bilâhare bu tartışma konusu şu ifadelerle sonuca
kavuşturuluyor: "Hayır onlann çoğu bilmezler."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder