23 Aralık 2014 Salı

HZ. ALLAHIN RESULÜNE SABIR TAVSİYESİ

Bu hakikat karşısında yüce Allah peygamberini sabra tevcih ediyor. Peygamberliğin mükellefiyetlerine tahammül etmesini. Ruhların kaçamak noktalarına dayanmasını, eziyet ve yalanlamalara sabretmesini bildiriyor. Hakteâlânın dilediği mukadder vakit gelip hüküm verilinceye kadar sabretmesini bildiriyor. Kendinden önce geçen bir kardeşinin tecrübelerini hatırlatıyor. Allah'ın verdiği nimet yardımına erişmeseydi kınanmış olacak bir kardeşinin bu mesuliyetler karşısında sıkılıp daraldığını zikrediyor:

48 — Sen Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi gibi olma. Hani o gamla dolu olarak Rabbine seslenmişti


49 — Rabbinin katından ona bir nimet erişmiş olmasaydı mutlaka o kınanmış olarak çırılçıplak toprağa atılacaktı.


50 — Rabbi onu seçti de salihlerden kıldı.


Balık sahibi Sâffât sûresinde zikri geçen Yûnus peygamberdir. Hakteâlâ onun başından geçenleri kısaca Hz. M u h amme d 'e hatırlatmakla Peygamberlerin sonuncusu olan bizim peygamberimiz için bu tecrübelerin bir hazine olmasını ve risalet sahasındaki geçmiş bütün peygamberlerin tecrübelerinden faydalanarak son hasadı kendinin kaldırmasını en son hâzinenin onun olmasını irade buyurmuştur. Bu hâzinelerle ağır ve büyük vazifesini yerine getirmesini, yalnız bir kabileyi bir kasabayı veya milleti değil, bütün insanlığı doğru yola çekme mesuliyetini yerine getirmede yardımcı olmasını, eski peygamberlerin olduğu gibi bir asrın veya bir neslin değil bütün asırların ve nesillerin hidayeti vazifesini yüklenmesinde yardımcı olmasını dilemiştir. Kendinden sonra gelecek bütün nesillerin ve kavimlerin sabit ve devamlı bir nizama bağlı olarak hayatında karşılaştığı tecrübe ve şartlarda muhtaç olduğu şeyleri sağlayacak nizamı getirebilmesini... Zira her gün yeni birşeyle gelir... Yunus peygamberin başından geçenlerin özeti şöyle: M e tt a oğlu Yûnus peygamberi - Allah’ın selamı üzerine olsun - Allah bir kasaba halkına peygamber olarak gönderir. Rivayete göre bu kasaba Musul yakınlarındaki N i n o v a şehridir. Onlar iman etmekte çok yavaş davranırlar, bu halleri ise Y û-n u s peygambere zor gelir. Ve kızarak onların yanından ayrılır, kendi kendine de der ki : «Elbette Allah bu muannidlerin yanında kalmam hususunda beni sıkıştıracak değildir ya. Beni bir başka kavme de peygamber olarak gönderebilir. Bu sıkıntı ve kızgınlık içerisinde deniz kıyısına gelir ve gemiye biner. Gemi denizin ortalarına geldiğinde yükün ağır geldiği anlaşılır. Ve batmakla yüzyüze gelir. O zaman gemiye binenler arasında kur’ayla bir kişiyi seçip yükün hafifletilmesi için denize atılması kararlaştırılır. Kura gelir Hz. Yûnus’a düşer. Ve onu denize atarlar. Bir balık yutar.

İşte bu sırada Yûnus peygamber balığın karnındaki ve denizin ortasındaki Şiddetli sıkıntı ve karanlıklar içerisinde gamla dolu olarak Rabbine seslenir:
“Senden başka ilâh yoktur. Teşbih ve tenzih ederim seni. Ben muhakkak ki zalimlerden oldum” der. Bunun üzerine Rabbinin nimeti imdadına yetişir. Balık onu bir kıyıya atar. Ama derisi balığın karnındayken erimiştir. Sade bir et külçesidir şimdi. Cenabı Allah Y û-n u s peygamberin hayatını balığın karnındayken korur. Onun kudretini sınırlayacak hiçbir sınır yoktur. Beşerin mahdut alışkanlıkları onun kudretine bir hudut olmaz.

Burada buyuruluyor ki, eğer Allah katından bir nimet erişmemiş olsaydı o mutlaka kınanmış olarak çırıl çıplak toprağa atılırdı. Yaptığı hareketinden, sabrının azlığından ve Allah’tan izin almaksızın davranışından dolayı Rabbi tarafından kınanırdı. Ama o sırada Allah’ın nimeti imdadına yetişiyor. Hakteâlâ teşbihini ve itiraflarını kabul ediyor. Pişmanlığını samimî görüyor. Nimet verip mümtaz kimse kılmaya lâyık görüyor. “Rabbi onu seçti de salihlerden kıldı.” İşte balık sahibinin başından geçen hadise bu. Bu hadiseyi Allah, Resulü Muhammed (S.A.) e anlatıyor. Şiddet ve sıkıntı dolu bir anda. Daha önce onun savaştaki yerini telafi etmiş ve kendisinin dilediği zaman savaşı idare edeceğini bildirmişti. Tayin edilen vakit yaklaşıncaya kadar yolun meşakkatlerine dayanmasını Allah’ın hüküm ve kazasına sabretmesini bildirmişti.

Gerçek bir dâva adamının çekeceği en büyük meşakkat İlâhî hikmet uyarınca Allah’ın hükmünün gelip çatacağı vakte kadar sabır ve tahammül göstermesi meşakkatidir. Yolda pekçok meşakkatlerle karşılaşılır. Yalanlama ve işkence bir meşekattir. İnat ve döneklik bir meşakkattir. Bâtılın şişip kabarması meşakattir. İnsanların bâtıla aldanıp gözleriyle gördüklerine inanmaları bir meşakkattir. Bütün bunlara rağmen ruhun dizginini tutup hiç gevşemeden şüphe duymadan Allah’ın hakikî vaadine güvenip dayanarak ne gibi meşakkatlerle karşılaşılırsa karşılaşılsın tereddüt etmeden yolda yürümeye devam etmek bir meşakkattir. Bütün bunlar son derece büyük, yorucu ve yıkıcı çabaları gerektirir. Azim lâzımdır, sabır lâzımdır, Allah’ın medet ve inayeti gerektir. Savaşa gelince bu konuda Allah hükmünü vermiştir. Savaşı kendisinin idare edeceğini bildirmiştir. Ayrıca kendisinin fırsat verip bildiği bir hikmete göre derece derce azaba yaklaştıracağını ifade etmiştir. Şerefli peygamberine vaadi budur. Nitekim kısa bir süre sonra bu vaadini yerine getirmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder