18 Mart 2015 Çarşamba

Şu da bir gerçektir ki cihad, sadece o zamanın şartları için lüzumlu olan geçici bir zaruret değildir.

************Şu da bir gerçektir ki cihad, sadece o zamanın şartları için lüzumlu olan geçici bir zaruret değildir. Cihad her zaman zaruridir. İlâhî davet kervaniyle atbaşı yürüyen bir unsurdur. Hakikatte mesele, bazı saf müslümanların tevehhüm ettikleri gibi değildir. Onlar; İslâmın, imparatorluk asrında neş’et ettiğini ve çevreden yapılan iktibaslarla insanların tasavvurlarına kadar nüfuz ettiğini ve böyle olduğu için de, muvazeneyi muhafaza edebilmek için kahir bir kuvvetin zaruri olduğunu ileri sürerler.

Bu iddia; kanaat ve tahminlerle ahkâm biçen o müddetlerin kalbinde İslâm'ın asil tabiatinin ne kadar az yer ettiğini göstermekten başka hiçbir şeyi ifade etmeyecek kadar zayıftır.

Şayet cihad, müslümanların hayatında geçici bir zaruret olmuş olsaydı, kitabullahın büyük bir ekseriyeti hem de en kuvvetli ifadeler kullanarak bu mevzua tahsis edilmezdi... Kezâ, Resûlullahın sünnetinde de en kuvvetli ifadeler ve en ısrarlı emirler, cihad için serdedilmezdi.

Şayet cihad, geçici bir zaruret olsaydı, Allah'ın Resûlü, kıyamet gününe kadar gelecek olan insanları ferd ferd içine alan şu hadisini irad etmezdi.

«Kim cihad etmeden ve cihada niyet de etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur146.»

Gerçi sahih bir rivayete göre; Resûlullah, cihad etmek için müracaat eden birine şöyle cevap vermişlerdi:

•— Anne, baban hayatta mı?»

«— Evet»

*— Öyleyse, onlar hakkında çalış.»

Evet, bu sahih bir rivayettir; ama bir istisnadır. Ailevî bir takım sebepleri vardır. Ferdî bir hadisedir ki, umumî kaideyi bozamaz. Bir tek ferd, bütün mücahitleri bağlayamaz.(kişiye göre hüküm kaidesi)

Şüphe yok ki Resûlullah, ferd ferd bütün müminlerin ahval ve şartlarını biliyordu. Bunun içindir ki, o adam ve ebeveyninin maslahatına münasip olan en uygun yolu düşünmüş ve bu şekilde takdir buyurmuşlardı. Öyleyse bu, ailevi sebeplere taalluk eden ferdî bir meseledir, umumu ilzam etmez. Ve bu hadîse dayanarak hiç kimse iddia edemez ki; cihad o zamanın şartlarına göre geçici
bir zaruret idi. Şimdi şartlar değişti ve' cihad zarureti de kendiliğinden ortadan kalktı...

İslâm; kıalıcını çekip canavar gibi önüne gelenin kellesini uçuran zalim bir sistem değildir. Fakat beşerî vak’alar ve İlâhî dâvetin tabiattı; silâhını daima hazır bulundurmayı, tetikte durmayı icab ettiriyor.

Allahü Taalâ cihad emrinin kralların hoşuna gitmeyeceğini çok iyi biliyordu. Yine biliyordu ki İdarî makanizmayı ellerinde bulunduranlar bu emrin karşısına dikileceklerdi... Zira onların tuttuğu yol cihad yolundan farklıdır. Onların metodu cihad metoduna uymaz. Bu gerçek sadece dün böyle değildi. Durumu bugün de aynidir, yarın da ayni olacaktır. Her yerde ve her asırda onların tutumu bu şekilde olagelmiştir...

Allah yine bilir ki, kötülük daima kendisini beğenir ve yükseklerden bakar. Onda insaf aranmaz. Hayra imkân vermesi düşünülmez. Hayrın gelişmesine müsade etmez o!. Mücerret manada bile tahammül edemez buna!. Çünkü hayrın gelişmesi, şerrin zevali demektir; kendisi için büyük tehlikelerin gelmesi demektir. Hakkın varlığına, mücerret manada varlığına bile sabredeniz!. Çünkü hakkın varlığı bâtılın yokluğu demektir. Öyleyse dalâleti, şerri koruması lâzımdır. Bâtılı müdafaa etmesi lâzımdır. Hidayete hayat hakkı tanımaması gerekir. Hakkı boğması lâzımdır.

Evet, böyledir o!...

Ve bu bir cihilliyettir; muvakkat bir haleti ruhiye değil!...

Bu bir fıtrattır geçici bir durum değil!...

Bunun içindir ki cihad zarurîdir. Her halükârda zarurîdir. Cihad ruhu önce vicdanlarda yeşermelidir. Sonra da realite âlemine, hayat sahasına intikal etmelidir. Silâhlı dalâlete karşı silâhlı hidâyet dikilmelidir. Dalâletten korunmanın başka yolu yoktur! İmkân ve adet çokluğu ile kabaran bâtıla karşı, tedbir ve teyakkuzu ile kendini belli eden hakkı ikame etmelidir... Bâtıla boyun eğmenin başka yolu yoktur! Beşeriyet; ya bunlara harfiyen riayet eder, veyahut kendi ipini kendisi çeker!.

Ya hakka teslim olur, veya imanla tetabuku mümkün olmayan sefil bir hayata mahkûm olur!...

Bu dâva için malını ve canını seve seve feda etmek lâzımdır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder